vaad: söz verme.
vaaz: dini konuşma.
vâbeste: bağlı.
vâcib: mecburi, farza yakın hüküm.
Vâcibülvücûd: varlığı zaruri olan Allah.
vâcid: zaruri varlık.
vâd: vaad, söz verme.
vâde: belirli süre.
vâdî: iki dağ arası uzun çukur.
vâesefa: esefler olsun, yazık!
vâfi: tam, yeter.
Vâfî: vefalı, kendini seveni unutmayan, ilgisini kesmeyen.
vaftiz: Hıristiyanların dine gireni kutsal suya sokma merasimi.
vâha: çöl ortasında yeşillik.
vahamet: güçlük, tehlike.
vâhasretâ: ah özledim!
vahdânî: "bir" olmakla ilgili.
vahdâniyet: Allahın "bir" olması.
vahdet: birlik, teklik.
vahdetişuhûd: görüşte birlik.
vahdetivücûd: varlıkta birlik.
Vahhabîlik: dinin bazı konularında aşırılıkları olan bir anlayış.
vâhî: mânâsız, saçma.
vâhib: bağış yapan, veren.
vâhid: yalnız, tek.
vâhidikıyâsî: birim, "metre" gibi.
vâhidiyet: birlik, teklik.
vahîm: korkutucu, tehlikeli.
vahîme: kuruntu veren his.
vahiy: Alah tarafından peygambere bildirilen kesin bilgi.
vahşet: ürkütücü yabanilik.
vahşetâbâd: korku veren yabani yer.
vahşetengiz: vahşet veren.
vahşetgâh: korkutucu yer.
vahşetzâr: vahşet yeri.
vahşî: yabanî, ürkek, merhametsiz.
vahşîyane: vahşice.
vahy: vahiy, ilâhî makamdan peygambere inen yüce mânâlar.
vaîd: cezalandıracağını söyleme.
vâiz: vaaz eden, öğüt veren.
vakâ: olup biten, hâdise.
vakâhat: arsızlık, utanmazlık.
vakahet: ibadet.
vakânüvis: resmî tarih yazarı.
vakar: ağırbaşlılık, ciddiyet.
vakayi: olaylar, vakalar.
vakf: alıkoyma, bağış.
vakfe: durak.
vakfetmek: Allah için vermek.
vakıa: olmuş, var olan.
vakıat: olanlar, olmuşlar.
vakıf: hayır kurumu, malı.
vâkıf: bilen, Allah için veren.
vâkıfane: derinlemesine bilerek.
vâki: olan, var olan.
vakit: zaman.
vakt: vakit, zaman.
vaktaki: ne zaman ki.
vakûr: ağırbaşlı.
vâlid: baba.
vâlide: ana, doğuran.
vâlideyn: ana ile baba.
vallâhi: Allah için.
varak: yaprak.
varaka: yaprak, kâğıt parçası.
vâreste: affedilmiş, kurtulmuş.
vârî: "gibi, benzer" mânâsında son ek.
vârid: erişen, gelen, gelir.
vâridât: gelirler.
vâris: mirasa konan.
varta: uçurum, tehlike.
vasat: orta hâlli, normal.
vasatî: ortalama.
vasf: vasıf, sıfat, nitelik.
vasfetmek: özelliklerini saymak.
vasıf: sıfat, nitelik.
vâsıl: kavuşan, ulaşan, erişen.
vâsılîn: kavuşanlar, erişenler.
vâsıt: ortada bulunan.
vâsıta: araç.
vasî: geniş.
vasîa: genişçe.
vasiyet: kişinin öldükten sonra yapılmasını istediği şey.
vasiyetname: vasiyet yazısı.
vasl: kavuşma.
vassaf: özellikleri tanıtan.
vatan: yurt.
vatanperver: vatansever.
vâveyla: çığlık, yaygara.
vaz: koyma, bırakma.
vâz: vaaz, dinî öğüt.
vazetme: koyma, bırakma.
vazıh: açık, belli.
vazıhan: açık açık.
vazife: görev, yapılacak iş.
vazifedâr: vazifeli, görevli.
vazifedârâne: vazifeli gibi.
vazifeperver: görevini seven.
vazifeşinâs: görevini seve seve yapan.
vazifeten: görevli olarak.
vaziyet: durum, hâl, duruş.
vebâ: bir salgın hastalık.
vebâl: şiddet, ağırlık, günah.
vecd: ilâhî aşka dalarak kendinden geçme.
vech: vecih, yüz, tarz, ön, alın, sebep, ilgi.
veche: yan, taraf, yüz.
vecîbe: borç hükmünde vazife.
vecih: güzel, hoş, uygun.
vecih: yön, yüz.
veciz: zengin mânâlı kısa söz.
vecîze: zengin mânâlı kısa söz.
vêd: kız evladı diri diri toprağa gömüp öldürme âdeti.
vedâ: ayrılık.
vedânâme: veda yazısı.
vedîa: emanet.
Vedûd: çok sevilen, Allah.
Vedûdiyet: sevilir olma, kendini sevdirme.
vefa: sözünde durma, kendini seveni unutmama, ilgiyi kesmeme.
vefadâr: vefalı, dostluğu devamlı.
vefadârâne: vefalı olarak.
vefakâr: vefalı.
vefakârâne: vefa göstererek.
vefat: ölüm.
veffakakümüllah: Allah başarılı kılsın.
vefik: arkadaş, uygun.
vefiyât: vefatlar, ölümler.
vehâmet: güçlük, tehlike.
vehbî: Allah vergisi.
Vehhâb: çok ihsan eden, bağışlayan, Allah.
Vehhâbî: Vehhabilik anlayışından olan.
Vehhâbîlik: bazı konularda aşırılıkları olan dinî bir anlayış.
Vehhâbîyet: Allahın bol bol ihsan etmesi ve bağışlaması.
vehham: vehimli, kuruntulu.
vehim: belirsiz korku, kuruntu.
vehm: vehim, kuruntu.
vehmî: vehimle ilgili.
vehn: gevşeklik.
vekâlet: vekillik, bakanlık.
vekâleten: başkası adına.
vekâletnâme: vekil etme yazısı.
vekayî: vakalar, olaylar.
vekezâ: ve bu da öyle.
vekîl: başkası adına iş gören.
velâdet: doğma, dünyaya gelme.
velâyât: velîlikler.
velâyet: velîlik, ermişlik.
veled: oğul, yavru, çocuk.
velediyet: birinin çocuğu oluş, Hıristiyanların isa aleyhisselâma hata
ile "Allahın oğlu" demeleri.
velehresân: şaşkınlık veren.
velev: olsa da, bile.
velhâsıl: sözün kısası.
velî: eren, ermiş, evliya.
velî: sahip, gözetici, koruyucu.
velîahd: padişah adayı.
velîme: düğün yemeği.
velînîmet: nimet veren.
velîyyullah: Allahın velî kulu.
velûd: pek verimli.
velvele: gürültü, patırtı, şamata.
verâ: günahtan şiddetle kaçınma hâli.
verâ: öte, arka, geri.
verâset: mirasçılık, irsiyet.
verese: varisler, mirasçılar.
vesâik: belgeler.
vesâil: vesileler, araçlar.
vesâir: ve diğerleri.
vesâit: vasıtalar, araçlar.
vesâyâ: vasiyetler, tavsiyeler.
vesâyet: başkası adına iş yapma.
Vesenî: yıldıza tapan.
vesika: belge, senet.
vesile: yol, hedefe ulaştıran şey.
vesm: damga, işaret, dağlama.
vesselâm: işte bu kadar!
vesvas: vesvese veren.
vesvese: kuruntu, gereksiz kaygı.
veyl: vay hâline, yazık!
vezaif: vazifeler, görevler.
vezin: ölçü, tartı.
vezir: padişah yardımcısı.
vezne: para alınıp verilen yer.
veznedâr: vezne memuru.
vicâhen: yüz yüze.
vicdân: insanın iyiyi kötüden ayırma hissi.
vicdânen: vicdan bakımından.
vicdânî: vicdanla ilgili.
vicdâniyat: vicdanla hissedilenler.
vicdânsûz: vicdanı rahatsız eden.
vifak: birbirine uyma.
vikaye: koruma.
vilâdet: doğuş.
vilâyât: iller.
vilâyet: il.
viran: yıkık, üzgün.
virâne: yıkıntı.
vird: devamlı okunan şey.
virdizebân: dil ile devamlı okunan.
visâl: kavuşma.
vizr: günah, hata, ağırlık.
vuhûş: yabanilik, yabaniler.
vukû: oluş, meydana gelme.
vukûât: oluşlar, hâdiseler.
vukuf: bilme, biliş.
vukufiyet: iyice bilme ve anlama.
vuslat: kavuşma.
vusta: orta.
vusûl: ulaşma.
vuzûh: açıklık, netlik.
vücûb: sınırsız gereklilik.
vücûd: vücut, varlık, gövde.
vücûdî: varlıkla ilgili, var olan.
vücûdpezir: var olma.
vücûh: vecihler, yüzler, yönler.
vükelâ: vekiller, bakanlar.
vürûd: geliş, gelme.
vürûd: toplardamarlar.
vüsât: genişlik.
vüskâ: sağlam.
vüsûk: sağlam inanç, güvenme.
vüsûl: kavuşma, erişme, ulaşma.
vüzerâ: vezirler.