I. Mehmed Çelebi
1413-1421 tarihleri arasında Osmanlı tahtına oturan Sultân Mehmed
Çelebi, 781/1380 yılında Germiyanoğullarından Süleyman Şah’ın kızı
Devlet Hâtun’dan dünyaya gelmiştir. Asil ve dindar bir devlet adamı
olan Mehmed Çelebi, bazı tarihçiler tarafından Osmanlı Devleti’nin
ikinci kurucusu ve 9. asrın müceddidi kabul edilmektedir.
Babasının esareti sırasında vezir Bâyezid Paşa’nın tavsiyelerine uyarak
Amasya’ya gitti ve padişahlığını ilan etti. Kardeşi İsa Çelebi’yi
tasfiye etti. Ancak Süleyman Bey’in Ankara’ya kadar gelmesi üzerine,
Amasya-Tokat-Sivas bölgesiyle yetindi. İyi bir diplomattı. Musa
Çelebi önce Mehmed Çelebi’ye itaat etti. Ancak 1410 yılında
Rumeli’de saltanatını ilan edince durum değişti. 1413 yılında
kardeşi Musa Çelebi’nin öldürülmesinden sonra, Osmanlı tahtının tek
vârisi olarak kaldı. Osmanlı tarihçileri tarafından yeni asrın yani
Hicrî 9. asrın siyâset alanında müceddidi olarak kabul edilmektedir.
Çelebi Mehmed Rumeli’ndeki olaylarla uğraşırken, Karamanoğlu yine
harekete geçti. Germiyanoğlu Yakub Bey’in Mehmed Çelebi’ye itaatini
bildirmesi üzerine Bursa’yı kuşattı. Hacı İvaz Paşa’nın kahramanca
müdafaası üzerine Yıldırım Bâyezid’in sur dışında kalan kabrine
hakaret bile etti. İşte bu kargaşa içinde Sultânlık koltuğuna oturan
Mehmed Çelebi, Aydın’daki Candaroğullarının da tabiiyetini kabul
ettikten sonra Karamanoğlu’nun üzerine yürüdü ve halasının oğlu olan
Karamanoğlu II. Mehmed Bey’i esir aldı. Sonra affetti. Bu arada
Venedik donanmasına karşı 1416 yılında Çalı Bey komutasındaki
Osmanlı donanması hücuma geçti, ancak mağlup oldu. Buna karşılık
Macar Kralı Sigismund’un haçlı seferi teşebbüsü, Mehmed Çelebi’nin
bir paşası olan Gâzî İshak Bey tarafından püskürtülünce Osmanlı
prestij kazandı. İshak Bey’in 1415 muharebesinden sonra Türklerin
Bosna Sarayı dedikleri Sarajevo Osmanlı’nın eline geçti. İshak
Bey’in Rumeli’deki bu fetihleri Romanya ve diğer Balkan bölgelerinde
de devam etti. Sultân Mehmed de boş durmuyor ve Sinop’daki Candar
Beğliğinin bir kısım topraklarını Osmanlı Devleti’ne ilhak ediyordu.
Osmanlı Devleti, yeniden eski ihtişamına kavuşmak üzere iken, iç ve
dış düşmanlar, iki büyük gaileyi Osmanlı Devleti’nin başına açmakta
gecikmediler. Ancak Sultân Mehmed’in fevkalade basiretli idaresi ve
Allah’ın yardımıyla bu iki büyük bela da aşıldı.
Bunlardan birincisi, Şeyh Bedreddin isyânı idi. Musa Çelebi’nin
Kazaskeri ve bir nevi Şeyhülislâmı olan bu ilim adamı, belli
çevrelerce kullanıldı. Musa Çelebi’nin tasfiyesinden sonra Sultân
Mehmed tarafından yüksek bir maaş verilerek İznik’te mecburi ikamete
zorlanan Şeyh Bedreddin, Aydın ve İzmir taraflarında fesada başlayan
Börklüce Mustafa ve Manisa civarında ortaya çıkan ve aslında bir
Yahudi dönmesi olan Torlak Kemal ile olan eski ilişkilerinden
korkarak, Kastamonu-Sinop-Kefe üçgenini takipten sonra Eflak
Voyvodasına sığındı. Daha önce Şeyh Bedreddin’in kazaskerliği
sırasında onun kethüdalığını yapan Börklüce Mustafa, İzmir’de, Urla
yarımadasının kuzey tarafındaki Karaburun’da, Yahudi dönmesi Torlak
Kemal ise, Manisa’nın Kızılbaşlarla meskûn bölgelerinde Osmanlı
Devleti’nin aleyhinde bir isyan hareketine hazırlık yapıyorlardı.
Şeyh Bedreddin’in de Rumeli’de bu tür hareketlere girişme
teşebbüsleri bardağı taşıran son damla oldu. Bizans bunları şiddetle
destekliyordu. Ordularının sayısı 5.000 ve 10.000’lerle ifade edilen
ve Dede Sultân diye de anılan Börklüce Mustafa’nın isyanı, Timurtaş
Paşa-zade Ali Bey’in de mağlup olmasıyla ciddileşti. Mehmed
Çelebi’nin oğlu Şehzâde Murâd, Bâyezid Paşa’nın da yardımıyla
Börklüce Mustafa ve asi kuvvetlerin üzerine yürüdü ve ele geçirilen
Dede Sultân idam edildi. Bunu Torlak Kemal’in tepelenmesi izledi ve
böylece Osmanlı Devleti’nde ilk ciddi alevi isyanı bastırılmış oldu.
Bunun üzerine Rumeli’deki Deliorman’da yerleşen Şeyh Bedreddin
isyanı genişletme çabalarını sürdürdü. Selanik taraflarında Düzmece
Mustafa ile meşgul olan Sultân Mehmed, olayı duyunca hemen Serez’e
geldi ve Bâyezid Paşa’nın gayretiyle Şeyh Bedreddin ele geçirildi ve
Serez çarşısında idam edildi. İdamına fetvâ veren ise, Sa’deddin
Teftezâni’nin talebelerinden olan Herat’lı Mevlânâ Haydar’dır. 1420
yılında bu olay da kapatılmıştır.
Sultân Mehmed’in ikinci belası ise, Timur tarafından esir alınarak
16 yıl ortadan kaybolan ve ancak Bizans ve benzeri dış düşmanların
tahriki ile saltanat iddiasıyla ortaya çıkan Yıldırım’ın gerçekten
oğlu Düzmece Mustafa’dır. Normalde Sultân Mehmed’in ağabeyidir.
Niğbolu Sancakbeyi Aydınoğlu Cüneyd’in de desteğini alarak kıyam
eden Düzmece Mustafa, Sultân Mehmed’e yenildi ve Bizans İmparatoruna
sığındı. Sultân Mehmed hayatta olduğu müddetçe salıverilmemek ve
buna karşılık İmparatora yılda 300.000 akçe ödenmek şartıyla anlaşma
yapıldı ve hatta bu anlaşmanın da etkisiyle Sultân Mehmed, 1420’de
İstanbul’da İmparator II. Manuel’i ziyaret bile etti.
Sultân Mehmed Çelebi 39 yaşında vefat etti ve Bursa’daki Yeşil
Türbeye defn olundu. Vefatında Osmanlı devleti eski genişliğine ve
kuvvetine ulaşmıştı. 24 kere savaşa giren Mehmed Çelebi 40 yerinden
yara almıştı. Samimi, dürüst, dindar ve diplomat bir devlet
adamıydı.
ZEVCELERİ: 1- Şeh-zâde Kumru Hâtûn; Amasyalı bir Paşa’nın torunu. 2-
Emine Hâtun; Dulkadır oğlu Mehmed Bey’in kızı ve II. Murad’ın
annesi. ÇOCUKLARI: 1- Şehzâde Küçük Mustafa. 2- Şehzâde II. Murâd.
3- Şehzâde Mahmûd. 4- Şehzâde Yusuf. 5- Şehzâde Ahmed.
Sultân Mehmed Çelebi zamanındaki ileri gelen devlet adamları
arasında, baştan beri onun sadık bir veziri olan Bâyezid Paşa’yı,
ilmiyeden gelen İbrahim Paşa’yı ve Bursa kahramanı Hacı İvaz Paşa’yı;
asrındaki büyük âlimler arasında Sa’deddin Teftezânî’nin
talebelerinden Mevlânâ Burhânüddin Haydar’ı, Mevlânâ Sarı Ya’kub’u,
Kara Ya’kub lakabıyla meşhur olan Ya’kub bin İdris’i, Kâfiyeci
lakabıyla meşhur Mevlânâ Muhyiddin’i ve Bâyezid-i Sofî’yi;
zamanındaki maneviyât erenlerinden özellikle Şeyh Abdüllatif’i,
Amasyalı Pir İlyas’ı ve Şeyh Muslihuddin Halife’yi; şâirlerden ise
sadece Hüsrev ü Şirin müellifi Şeyhi ile Molla Ezherî ve Şair
Zihni’yi sayabiliriz .