: : : SÜPER FORUM TÜRKİYE : : :
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


TüRkİyE'nİn ''EN'' SüPer FoRuM SiTeSi
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 S Harfi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
JosE FATIHIO
AdmiN
AdmiN
JosE FATIHIO


Mesaj Sayısı : 1544
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 14/09/07

S Harfi Empty
MesajKonu: S Harfi   S Harfi Empty2007-10-21, 1:23 am

SÂ': 1040 dirhemlik hububat ölçeği.

SABA: Gün doğuşundan esen hoş ve lâtif rüzgar.

SABİ: 1. Henüz süt emen çocuk. 2. Büluğ çağına gelmemiş olan çocuk. 3. Üç yaşını doldurmayan erkek çocuk.

SABİÎN (SÂBİE): Yıldıza tapanlar.

SADAKA: Allah rızası için fakirlere verilen şey veya para.

SÂDAT: Seyyidler, Hz. Peygamber'in soyundan gelenler.

SADDETMEK: Bir şeyin gediğini kapamak, tıkamak, engel olmak.

SÂDIK: Doğru, dürüst, sadakatli.

SÂDIR: Sudur eden, çıkan, meydana gelen.

SADR: Her şeyin öncesi ve başlangıcının en iyisi. Kalp, göğüs, ön.Başkan... Baş. Oturulacak yerlerin en iyisi.

SAFA ile MERVE: Mekke-i Mükerreme'de iki tepenin adları. Sa'yin iki ucu.

SAFÂ: Mekke'de bir tepe adı. Sa'yin başlangıç noktası.

SAFHA: Aşama, değişen durum ve hallerden her biri.

SAFÎR: Islık.

SAFSATA: Yalan, uydurma, görünüşte doğru gerçekte yalan ve yanlış olan kıyas.

SAGÎRE: Küçük günah.

SAHİH: 1. Gerçek. 2. Sağ, sağlam. 3. Tam, eksiksiz.

SÂHİR: Büyücü, büyü eden, sihirbaz.

SAKALEYN: İnsanlar ve cinler.

SAKAR: Cehennemin adlarından biri.

SAKÎ: Kırağı, şebnem, çiğ.

SÂKÎ: Sulayan, içecek su veren, kadeh sunan.

SALÂH: İyilik, bir şeyin iyi ve istenen şekilde bulunması, dindarlık, barış.

SALÂT: Namaz, belli vakitlerde yapılan ibadet, dua.

SALÎB: Haç.

SÂLİH AMEL: İyi, haklı, dini emirlere uygun ibadet ve iş.

SÂLİK: Bir yola bağlı olan, bir yolu takip eden, bir tarikata girip hidayet yolunu takip eden, mürid.

SAMED: Allah'ın adlarından biri, pek yüksek, daim.

SANEM: Kâfirlerin önünde ibadet ettikleri heykel, put, put severlerin ilâhı, çok güzel kadın.

SÂNİ': Sanatkârca yapan, yaratan, sanat eseri olarak meydana getiren. (Allah)

SAR'A: İnsanın kendini kaybederek düşmesine sebep olan sinir hastalığı.

SARAHAT: Açıklık. Açık anlatım.

SARF-I NAZAR: Bir şeyden vazgeçme, cayma.

SAVM: Oruç.

SAVM'AA: Tepesi sivri yüksek bina.
(Minarelere de verilen addır). İslâmiyetten önce hıristiyanların
manastırlarına ve sabiaların zaviyelerine verilen ad.

SA'Y: Çalışma, gayret sarf etme. Hac veya umrede Safa ile Merve arasında usulüne uygun olarak yedi defa gelip gitmek.

SEBEB-İ NÜZUL: İndiriliş sebebi.

SEBÎL: Açık ve büyük yol, büyük cadde, Allah rızası için su dağıtılan yer.

SEBİLULLAH: Allah yolu, din.

SECÂVEND: Kur'ân-ı Kerim'i doğru okumak için yapılan işaretler.

SECDE: Namazda yüzünü yere koyma, yere kapanma.

SECDEGÂH: Namaz kılınıp secde edilecek yer, ibadet yapılacak yer.

SEDD: 1. Tıkamak, engel olmak. 2.Baraj. 3. Perde. Engel. 4.Rıhtım. 5. Set, tümsek.

SEFER: Yolculuk, seyahat, gezi. Savaşa gitme. Savaş, muharebe.

SEFÎH: Zevk ve eğlenceye düşkün, sefahata düşmüş, malını düşünmeden harcayan.

SEHM: Ok, hisse, pay, nasib, kısım, hazine geliri, korku, dehşet.

SEHV: Yanılma, hata, yanlış.

SEKÎNE: Sükun ve imtinan, temkin. Kalp rahatlığı, kalp huzuru veren bir duanın adı.

SEKİNET: Sükun ve imtinan. Temkin. Nefisteki telaşın kesilmesi ile hasıl olan kalp huzuru ve sükuneti.

SEKİR (SEKR): Sarhoşluk.

SEKT: Susma, bir anlık susma.

SEKTE: Susmak, kesilme, ara verme, bozulma.

SELBETMEK: 1. Red, inkâr etmek. 2. Kapmak, zorla almak.

SELEEF-İ SALİHİN: Önceki salihler. İslâmın ilk devirlerinde yaşamış olan iyi müslümanlar.

SELEF: 1. Eskiden olan, önce bulunmuş olan. 2. Yerine geçirilen. 3. Önde olmak, ileri geçmek.

SELEM: Peşin para ödeyip, malı daha sonra almak üzere yapılan bir alış veriş akdi.

SELÎM: Sağlam, kusursuz, refah ve selamet üzere bulunan.

SEMA: 1. İşitme. 2. Mevlevî âyin dönüşü.

SEMÂ: Gökyüzü, asuman, gök.

SEMAVÎ KİTAPLAR: Gökle ilgili kitaplar, Kur'ân-ı Kerim, Tevrat, İncil, Zebur.

SEMEN: Para, kıymet, değer, bedel.

SEMÎ: İşiten, duyan.

SER: Baş, tepe, uç, gaye, zirve, başkan, reis.

SERAB: Çölde, sıcak ve ışığın tesiriyle ilerde veya ufukta su ve yeşillik var gibi görünme olayı. Şaşkın hale gelme.

SERHAD (SERHAT): Sınırbaşı, iki devlet arasındaki sınır boyu.

SERÎ: Çabuk, süratli.

SERÎR: Taht. Üzerinde oturulacak yüksek yer. Tahta karyola.

SERİYYE: Düşman üzerine gönderilen süvari müfrezesi.

SERKEŞ: Baş kaldıran, inatçı, dikbaşlı, itaatsiz.

SERTAÇ: Baş tacı olan, çok sevilen.

SERVER: Önde giden, baş çeken, önder, başbuğ.

SERVET: Zenginlik, maddî varlık.

SEVAB: Hayır, hayırlı iş, Allah tarafından mükâfatlandırılacak doğruluk ve iyilik karşılığı.

SEVAP: İyi bir davranışa karşı Allah tarafından verilen mükâfat.

SEVKİTABİÎ: Hayvanlarda düşünmeyerek, tabiatın sevki ve zorlamasıyla yapılan hareket, içgüdü.

SEYYARE: Güneş etrafında dolaşan gezegen.

SEYYİDÜ'L-BEŞER: İnsanların efendisi, Hz. Muhammed.

SIBYAN: Çocuklar, sabiler.

SIDDIK: Çok samimi. Doğru, inançlı, sadakatli.

SIDDIK-I ÂZAM: Ebu Bekir Sıddık.

SIDK: 1. Doğruluk, gerçeklik, hakikat. 2. İyi niyet.

SILA: 1. Ulaşma. 2. Yurdu, hısım akrabayı gidip görme.

SILA-İ RAHİM: Akrabaları ziyaret.

SILA-İ RAHİM: Gurbette bulunanın memleketine gelip akrabasına kavuşması.

SIRAT: Yol, cadde.

SIRAT-I MÜSTAKİM: En doğru yol, İslâmiyet, Hak yol.

SİBAK: 1. Bir şeyin üst tarafı, geçmişi. 2. Bağ, bağlantı, sözün gelişi.

SİDRETÜ'L-MÜNTEHA (SİDRE-İ MÜNTEHA): Peygamber'in ulaştığı en son makam.

SİGA: Fiilin çekiminden meydana gelen çeşitli şekillerden her biri.

SİHİRBÂZ: Büyücü, büyü yapan, gözbağcı, sahir.

SİKA: İnanç, güven, itimat, emniyet, güvenilir inanılır kimse.

SİKKE: Basılmış madeni para.

SİLLE: El ayasıyla vurulan tokat.

SİMA: Beniz, çehre.

SİRET: 1. Bir kimsenin iç hâli, hareketi, ahlâkı. 2. İnsanın tutmuş olduğu manevî yol.

SİRKAT: Hırsızlık.

SİRR: Sır.

SİYAK: 1. Sözün gelişi. 2. Tarz, üslup.

SOFESTAİ: Septisizme mensup, şüpheci, inkârcı.

SUAL: Soru, sorulan. Şey, isteme, istek. Dilencilik.

SUDÛR: 1. Olma, meydana gelme. 2. Göğüsler, sadırlar.

SUĞRÂ: Daha küçük, pek küçük.

SÛ-İ EDEB: Kötü terbiye.

SÛ-İ KASD: Kötü kasd, cinayet işlemek, adam öldürmeyi tasarlamak.

SULB: Katı, taş gibi olan, sülâle, zürriyet, bel.

SULH: 1. Barış. 2. Rahatlık. 3. Uyuşma. Uzlaşma.

SÛR: Kale duvarı. Kıyamet günü İsrafil (a.s.)'in çalacağı boru.

SÛRE: Kur'ân-ı Kerim'in 114 bölümünden her biri.

SURÎ: Surete ait, görünüşe ait. gerçek dışı, ciddi ve samimi olmayan.

SÜBHAN: Allah (c.c.).

SÜCÛD: Secdeye varmak, secdeler.

SÜFLÎ: Aşağıda bulunan, alçak, âdi, bayağı, kılıksız, kıyafetsiz.

SÜFLİYYAT: Kötü işler, bayağı işler.

SÜHÛLET: Kolaylık, kolaylık aracı, yavaşlık, nazik muamele, elverişli, kullanışlı, paraca kolaylık.

SÜKÛN: Durgunluk, hareketsizlik. Durmak, kesilmek.

SÜLÂLE: Soy, sop, bir kimsenin soyu.

SÜLÂSÎ: Üçlü, üçe mensup.

SÜLÛK: 1. Bir yola girme, bir sıraya dizilme. 2. Tasavvuf yoluna girme.

SÜLÜS: Üçte bir, üç parçadan biri. Bir yazı çeşidi.

SÜLÜSÂN: Üçte iki, üçte iki kısım.

SÜREYYA: Ülker yıldızı.

SÜRÛR: 1. Sevinç, neşeli olmak. 2. Tahtlar, yatacak yerler.

SÜTRE: Perde, örtü. Namaz kılarken ön tarafa konulan engel.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turkiye.canadaboard.net
 
S Harfi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» G Harfi
» U Harfi
» F Harfi
» T Harfi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
: : : SÜPER FORUM TÜRKİYE : : : :: EDEBİYAT DÜNYASI :: Süper Osmanlıca Sözlük-
Buraya geçin: