JosE FATIHIO AdmiN
Mesaj Sayısı : 1544 Yaş : 37 Kayıt tarihi : 14/09/07
| Konu: İnsana en çok yakışan kul olmaktır 2007-10-28, 12:42 pm | |
| İnsana en çok yakışan kul olmaktır
Bir insan için en önemli mesele kurbettir; yani, Allah'a yakın olmaktır. Allah'a yakınlık, cismin cisme yakınlığı değildir; o mânevî bir yakınlıktır. Bizim müteşâbihâta girmeme adına kullandığımız üslûb içinde, kurbet, kendi uzaklığımızı aşma demektir.
Evet, O bize her şeyden, herkesten daha yakındır; gözsüz göremese, sağırlar duyamasa, hisleri, ihsasları işlemeyen mahrumlar anlayamasalar da O'ndan daha ayân, daha yakın kimse yoktur. O herkese herkesten daha yakındır; bir uzaklık sözkonusu ise, o insanlara aittir.
İnsan fâni bir varlıktır ve ilah olamaz. Onun için en büyük mertebe kulluk mertebesidir. Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) en kudsi ve ulvi unvanı "abduhû ve resulühû" sözleriyle ifade edilmiyor mu? Evet O, evvela Allah'ın kulu, sonra da Resûlüdür. Bu itibarla da kulluk en büyük paye demektir ve insan ilah olmayı değil -zaten olamaz- Allah'a iyi bir kul olmayı arzu etmelidir. Ancak insan manevi terakki sayesinde bazen öyle bir noktaya ulaşır ki, orada kendini zevki ve hali olarak O'nu nur-u vücuduyla kuşatılmış görür de o tür iltibaslara düşebilir. Ne var ki, bu bir hal işidir ve asfiyanın makamına nispeten küçük ve düşük bir makamdır. İmam Rabbani bu makamı şöyle anlatır: "Ben, Fütuhat-ı Mekkiye sahibinin uğradığı vahdet-i vücud mertebesine uğradım. Biraz kaldım ve geçtim. Aslında orası dûn bir makamdı. Evet orası kâmil bir makam ve mertebe değildir. Fakat çok zevkli olduğu ve oraya erenler her an Hâlık'ın tecellileri içinde mest ve sermest bulundukları için bu ruhani zevkten vazgeçemeyip orada kalıyorlardı." Bu ara sıra, muvakkaten de olsa çoklar için söz konusu olan bir halet-i ruhiyedir. Her mümin, bunu kendi vicdanında hisseder, hisseder de bazen dünya ve mâfihâyı görmez. O'nunla baş başa kalır. O anda ona kılıç vursalar da ihtimal duymaz. Ehlullahta bu durum temadi eder ve oldukça uzun olur. Bu esasen O'na erme, fenafillah olma halidir; fakat yine de asfiya makamına nispeten dûn bir mertebedir. Tasavvufta, Hakk'a yükselme vetiresine "seyr ilallah", seyrini ikmal etme haline "seyr fillah", sonra dönüp halka avdete ise "seyr minallah" denir. İmam Gazali, İmam Rabbani ve son asrın müceddidi gibi müceddidler, nübüvvet gölgesinde bu en son mertebenin mazharıdırlar.
Alıntıdır. | |
|