Yıkılış dönemi (1261-1453) Ana madde: İstanbul'un fethiVIII. Mikhael'in Bizans tahtını yeniden canlandırmasının ardından Avrupa devletleri Konstantinopolis'i ele geçirmek için yeni bir
Haçlı Seferi düzenlediler. Ama 1281'de, Fransa Kralı
IX. Louis'nin kardeşi
Anjou Dükü Charles'ın komuta ettiği Haçlı ordusu
Arnavutluk'ta
yenilgiye uğradı. VIII. Mikhael döneminde Bizans doğuda Anadolu
beyliklerinin saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. Mikhael'in oğlu
II. Andronikos (1282-1328) ve onun torunu
III. Andronikosdönemlerinde Bizans, Anadolu'da Osmanlılarla, Balkanlar'da da Sırplarla
savaşmak zorunda kaldı. 1299'da bir beylik olarak kurulan
Osmanlı Devleti, Nikaia (İznik) ve Nikomedeia'yı (
İzmit) ele geçirdi. Osmanlılar Prusa'yı (Bursa) da alarak burayı Osmanlı Devleti'nin başkenti yaptılar.
Bizans, Sırpların ve Osmanlıların arasında sıkışıp kaldı. Taht kavgaları da devleti zayıf düşürdü. Sırp Kralı
Stefan Dusan, Sırp ve Bizans kralı olarak taç giydi. Daha sonra İoannes Kantakuzenos,
VI. İoannes adıyla Bizans tahtına çıkarken Osmanlılardan destek gördü. Osmanlı Padişahı
I. Murad, 1362'de Konstantinopolis'in kuzeybatısındaki Adrianopolis'i (
Edirne)
ele geçirdi ve kenti Osmanlı Devleti'nin yeni başkenti yaptı. Böylece
Bizans İmparatorluğu, Yunanistan'ın güneyindeki topraklar dışında, dört
yanından Osmanlı topraklarıyla çevrilmiş bir ada haline geldi.
Konstantinopolis 1391'de Osmanlılar tarafından ilk kez kuşatıldı.
Yedi ay süren kuşatmadan sonra Bizans, Osmanlılara eskisinden daha çok
vergi ödemeyi ve Konstantinopolis'te bir Türk mahallesi kurulmasını
kabul etti. Bizans İmparatoru
II. Manuel'in Macar kralından yardım istemesi üzerine sefere çıkan Haçlı ordusu, 1396'da
Yıldırım Bayezid tarafından Nikopolis'te
Niğbolu Savaşı'nda yenilgiye uğratıldı. 1402'de Osmanlıların
Ankara Savaşı'nda Timur'un ordusuna yenilmesi, Bizans’ı rahatlattı. Bizans,
Mora'yı yeniden egemenliği altına aldı ve Osmanlılara vergi ödemeyi kesti. 1421'de Osmanlı tahtına çıkan
II. Murad, ertesi yıl Konstantinopolis'i ve Thessaloniki'yi (
Selanik) yeniden kuşattı.
1444'te yeni bir Haçlı ordusu da
Varna Savaşı'nda Osmanlılarca bozguna uğratıldı. Dört yıl sonra, 1448'de Bizans tahtına
XI. Konstantinçıktı. Konstantinopolis'i ele geçirmek üzere hazırlıklarını tamamlayan
Osmanlı Padişahı II. Mehmed, 2 Nisan 1453 pazartesi günü 80000 adamıyla
ve düzensiz birliklerle oluşan bir kuvvetle şehri kuşattı.Hristiyanlar
kenti sayıca azlıklarına rağmen (7000 kişi 2000 i yabancı destek
kuvvetleri olmak üzere)ümitsizce savundular.
29 Mayıs 1453Perşembe günü de 53 gün süren kuşatmanın ardından Konstantinopolis
Osmanlıların eline geçti. Son İmparator Konstantinos Palaiologos en son
şehir surları düştükten sonra muhafızlarıyla şehri terketmeye
çalışırken görüldü; deniz tarafından gelen Osmanlı askerleriyle
karşılaştı ve göğüs göğüse süren çarpışma sırasında öldü daha sonra
cesedi çizmesindeki kartal armasından tespit edilerek kaldırıldı.Nerede
gömüldüğü bilinmemektedir .Bizans İmparatorluğu da böylece tarihten
silindi. İstanbul’u fetheden II. Mehmed,
Fatih Sultan Mehmet olarak tarihe geçti.
Devlet yönetimi Bizans Devleti, çok geniş yetkilerle donanmış bir imparator
tarafından yönetiliyordu. Genelde iktidar babadan oğula geçerdi. Ama
Bizans İmparatorluğu’nda, ordu komutanlarının zor kullanarak tahtı ele
geçirdiği ve yeni bir hanedanın yönetime geldiği dönemler olmuştur.
Bizans'ı bazen imparatoriçeler de yönetti. İmparator aynı zamanda en
yüksek rütbeli ordu komutanı, en yüksek yargıç ve tek yasa koyucuydu.
Konstantinopolis’teki Ortodoks Kilisesi’nin patriğini de imparator
atardı. Başkent Konstantinopolis’te, Roma Senatosu örnek alınarak
oluşturulmuş bir senato vardı. Bu senato imparatora yönetim işlerinde
danışmanlık yapardı. Bazı yasalar yürürlüğe girmeden önce senatoda
okunurdu. Senato da yasa tasarıları hazırlayarak imparatora sunabilirdi.
Ayrıca imparatorun hizmetinde bir başgörevli vardı. Bu kişi, bugünkü
içişleri ve dışişleri bakanlarının görevlerine benzeyen bir görev
üstlenirdi. Devlet daireleri, saray görevlileri, saray muhafız
kıtaları, güvenlik, posta örgütleri ve yabancı elçilerle ilişkiler bu
başgörevlinin sorumluluğunda ve yönetimindeydi. Maliye ve devlet
topraklarının yönetiminden ise başka görevliler sorumluydu.
Bizans toprakları
thema adı verilen askeri bölgelere ayrılmıştı. Bu yönetim sistemini ilk kez İmparator Herakleios uygulamış ve bu bölgelerin başına
strategosdenen komutanları atamıştı. Thema’daki askerlere toprak veriliyordu ve
thema komutanı da çağrıldığında askerleriyle savaşa katılıyordu.
Bizans sanatı Bizans sanatının kökeni
Eski Yunan ve
Romasanatına dayanır. Bununla birlikte Mısır, İran ve Suriye kültürlerinden
de etkilenerek, doğu ve batı uygarlıklarının bir bireşimi olarak
gelişmiştir. Bizans’ın başkenti
Konstantinopolis,
ortaçağda dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Kent gösterişli
sarayları, kiliseleri, hipodromu, zafer takları, dikilitaşları ve
surlarıyla Bizans’ın da başlıca kültür ve sanat merkeziydi. Bizans
sanatı, en önemli gelişmeyi mimarlık alanında yaptı. Bizans
mimarlığının en belirgin özelliklerinden biri, yapılarda dev boyutlu
kubbeler kullanılmasıdır. Öte yandan, duvar resimleri, mozaik, minyatür
ve fildişi işçiliği gibi süsleme sanatlarında da Bizans çok ileriydi.
Sanat tarihçileri Bizans sanatını, Erken Bizans (330-726), Orta
Bizans (867- 1204) ve Son ya da Geç Bizans dönemi (1261-1453) olmak
üzere üç döneme ayırırlar.
Erken Bizans döneminde başlıca iki tür yapıya rastlanır. Bunlardan
biri, uzunlamasına eksenli bazilika biçiminde ve kubbeyle örtülü
merkezî planlı yapılardır. Yunan ya da Latin haçı planlı bazilika
örnekleri ise ikinci tür yapı biçimidir. İstanbul'daki
İoannes Studios Kilisesi (
İmrahor Camii), Efes'teki
Azize Meryem Kilisesi,
Selanik'teki Ayios Dimitrios Kilisesi ve Aya İrini, uzunlamasına
eksenli bazilika türünün başlıca örnekleridir. Kubbeyle örtülü merkezî
planlı yapıların en çarpıcı örneği, 532-537 yılları arasında yapılan
Ayasofya’dır. Bu yapı dünya mimarlık tarihinin de başyapıtlarından
biridir. Kubbeli bazilika türünün İstanbul'daki diğer örnekleri ise,
Sergios ve Bakhos Kilisesi (
Küçük Ayasofya Camii) ile Khora Kilisesi'dir (
Kariye Camisi).
Bizans’ın imparatorluk sarayı olan Tekfur Sarayı, bir Orta Bizans
dönemi yapısıydı. Bugün İstanbul'un Eğrikapı semtinde kalıntıları
bulunan saray, üç katlı bir yapıydı ve duvarları tuğla ve kesme taşla
bezenmişti.
İstanbul'un su gereksinimini karşılamak için yapılan
Binbirdirek Sarnıcı ve
Yerebatan Sarayı,
Bizans mimarlığının bu alandaki en başarılı iki örneğidir.
Constantinus'un yaptırdığı Binbirdirek 224 mermer sütun üzerine ve
İustinianos'un yaptırdığı
Yerebatan Sarayı da 336 sütun üzerine oturtulmuştur.
Bizans’ın mozaik resim sanatı ve duvar bezemeciliğinin en güzel örneklerine,
Ayasofya,
Kariye Camisi,
Tekfur Sarayı ve
Ravenna'daki
San Vitale Kilisesi'nde
rastlanır. Bu erken Bizans dönemi yapıtlardaki hayvan figürleri ve
mitolojik sahnelerde, Sasani geleneğinin etkileri de görülür. Kilise
denetiminin güçlendiği ve ikonaların yok edildiği dönemde (717-867),
erken Bizans dönemi sanatındaki gelişme de durdu. Bu yeni dönemde
mozaik resim sanatı yüzeysel ve simgesel bir anlatıma yöneldi, haç ya
da benzeri simgeleri öne çıkardı.
Geç Bizans döneminde, yeni yapılardan çok, var olan yapılar onarıldı
ya da ek yapılarla zenginleştirildi. Dönemin başlıca yapıları
Lips Manastırı (
Fenari İsa Camisi), Hagios Andreas Kilisesi (
Koca Mustafa Paşa Camii) ve
Khora Kilisesi'dir
. Dinsel tasvire karış gelişmiş olan hareket, geç Bizans döneminde
etkisini yitirdi. Bizans sanatı yeniden Helenistik ve Roma anlayışına
dönerek, doğalcı ve gerçekçi bir üslubu benimsedi.
Bizans adı Bizans İmparatorluğu kavramı tarihçilerin bir icadıdır ve
İmparatorluğun hayatta olduğu dönemde hiçbir zaman kullanılmamıştır.
İmparatorluğun Yunanca adı
Basileia tön Romania (Roma İmparatorluğu) veya sadece
Romania idi. Doğu Roma halkı da kendisini Romalı olarak adlandırırdı. Türkler ve Araplar ise Rum kelimesini kullanırlardı.
[1] Batı Avrupa'da imparatorluktan "Bizans" diye bahsedilmeye başlanması Alman tarihçi Hieronymus Wolf'un
1557 yılında
Corpus Historiae Byzantinæ adlı eserinin yayımlanmasının ardındandır.
1648 yılında
Byzantine du Louvre (Corpus Scriptorum Historiæ Byzantinæ) ve
1680 yılında da Du Cange'nin
Historia Byzantina adlı eserlerin yayımlanmasından sonra
Montesquieu gibi Fransız yazarların arasında Bizans kelimesi popüler hale geldi.
Daha önceleri Batı Avrupa'da imparatorluk
Imperium Graecorum (Yunanlıların İmapartorluğu) olarak adlandırılırdı. Özellikle
800 yılında
Şarlman'ın Papa III. Leo tarafından
Kutsal Roma İmparatoru (
Imperator Augustus)
olarak taçlandırılmasından sonra Roma mirası konusunda bir rekabet
başlamıştı. Papalar ya da Batı'daki yöneticiler Doğu Roma
imparatorlarından bahsedeceklerinde
Imperator Romæorum unvanını kullanırlardı zira
Imperator Romanorumunvanı Şarlman ve onun haleflerine aitti. Bu sebeplerden ötürü Bizans
teriminin kullanılmasındaki amacın Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nun
rakibi Doğu Roma İmparatorluğu'nu tarih sahnesinden silmek
[1] olduğu düşünülebilir.