Marcel Proust
10.07.1871 -18.11.1922
"Kaybolmuş Zamanın Peşinde"
Fransız
yazar ve modern edebiyatın temsilcisi Proust, benliğin zaman içindeki
psikolojik değişimini anlattı. Güncel ve eski olayları bir bütün haline
getirerek insanın ruhsal yaşantısını işliyordu.
Proust
varlıklı bir tıp profesörünün oğlu olarak Auteuil'de doğdu ve Paris'te
büyüdü. On yaşındayken ilk kez bir astım krizi geçiren çocuk, bundan
böyle hastalığın pençesinden kurtulamadı.
Buna karşın okulunu
başarılı bir öğrenci olarak bitirdi ve askerlik hizmetinden (1889)
sonra Siyasal Bilgiler fakültesine girdi, ayrıca Sorbonne'da felsefeci
Henri Bergson'un derslerine girdi.
Ebeveyninin
varlığı sayesinde rahat yaşamı garanti altına alındığından, mesleki bir
eğitime gerek görmedi. Proust kendini tamamen ilk yazarlık denemelerine
verebildi. Düzyazıları ve makaleleri 1892'den sonra gazete ve
dergilerde çıktı.
1896: Les plaisirs et les jours Proust
1895-1900 yılları arasında eğitim bakanlığında çalıştı. Bu zaman içinde
Les plaisirs et les jours (Hazlar ve Günler, 1896) adlı öykü kitabını
yazdı. Pek başarılı olamayan bu yapıtında ilk kez asıl konularına yer
verdi: Yabancılık çekilen bir dünyadaki yalnızlık ile kendi kimliğinin
arayışı içindeyken aşk, hastalık ve zamanın etkileri.
1896-1904:
Jean Santeuil Üzerindeki Çalışmaları Proust izleyen sekiz yılda
tamamlanmasına çok az bir zaman kala düş kırıklığına uğrayıp yırttığı
ama atamadığı bir roman yazmakla meşgul oldu. Ancak 1952'de Jean
Santeuil adı altında yayınlanan bu yapıt, Proust'un sonraki başyapıtı A
la recherche du temps perdu için bir tür hazırlık çalışması oldu. Jean
Santeuil'in odak noktasını anlatıcının sübjektif öyküsü
oluşturmaktadır. Proust geçmiş olaylarla ilgili duyguların, içinde
bulunduğumuz anda yaşananlardan daha kuvvetli olduklarını kanıtlamak
istiyordu. Bunu yapabilmek için her şeyin iki kez anlatıldığı bir
anlatım biçimi geliştirdi. Birinde olayın gerçekten olup bittiği
zamanı, diğerinde sonradan akılda kalanları anlatıyordu.
1904-08:
Anlatım Tekniğini Mükemmelleştirmesi O tarihe kadar birlikte yaşadığı
annesinin 1905'te ölmesi, Proust'un özel hayatındaki en etkili olaydı.
34 yaşındaki eşcinsel yazar için annesi hayatındaki en önemli kadındı.
Geçirdiği sinir buhranından ve gördüğü tedaviden sonra Proust, deneme
yazılarında önemli edebiyatçılarla felsefecileri inceledi. Bunların
başında, çalışmalarını Fransızcaya çevirdiği İngiliz John Ruskin ve
eleştirilerinin hedefi olan Charles Augustin Sainte-Beuve geliyordu.
Bergson'un bilgi kuramı üzerinde çalışması, Proust'un anlatım tekniğini
düzeltmesini sağladı. 1908'de yazdığı Pastiches et melanges (Taklitler
ve Seçmeler) (yayın tarihi: 1919) yeniden, sonra yazacağı başyapıtı
için bir tür ön çalışması oldu.
1913: A la recherche du temps
peru Proust 1908'den sonra tamamen inzivaya çekilerek hiç ara
vermeksizin yedi bölüme ayırdığı başyapıtı A la recherche du temps
perdu (Geçmiş Zaman Peşinde) adlı dizi romanı üzerinde çalıştı. (Bu
roman 1927'ye kadar 15 cilt ve yedi bölüme ayrılmış olarak çıktı).
1913'te
ilk bölümü olan Du cöte de chez Svcann (Swann'ların Semtinden)
çıktıktan sonra onu izleyen diğer bölümler A l'ombre deş jeunes filles
an fleurs (Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde, 1918), Le cöte du
Guermantes (Guermantes'lerin Semtinden, 1920/21), Sodome et Gomorrhe
(Sodom ve Gomorra, 1921-23), La prisonniere (Mahpus Kadın, 1923),
Albenine disparue (Kaybolan Albenine, 1925), Le temps retrouve (Yeniden
Kazanılan Zaman, 1927) yayınlandı. Bu dizide otobiyografik bir hava
bulunmaktadır ve yapıt birbirine paralel iki düzlemi birleştirmektedir:
Romanın yazılışı (anımsama olayı) ve geçmiş olayların eski otantikliği
içinde hatırlanması. Proust'un yaşantısından alınan tek tek epizotlar,
burjuvazinin tam bir tablosu ve en ince ayrıntılarına kadar araştırıp
anlattığı aristokrasinin çöküşü olarak yoğunlaşırlar. Proust bunu
yaparken, şimdiki zamana ve geçmişe ait bilinç içindekileri, çağrışımlı
olarak birleştirebilmek amacıyla olayları kronolojik bir sıraya
koymadı.
Geçmiş zaman anımsama yoluyla ve böylelikle
(birinci şahıs olarak öyküyü anlatan kişinin içsel birliğine uyan)
kayboluşu zaman yeniden kazanılmaktadır. Sürekli geriye bakışlarla
yaşam daimi bir dolaşım halindedir. Bunun sonucu: Roman dizisinin
sonunda şair (Proust) kendi yaşantısını anlatan (önündeki) romanı
yeniden yazmaya karar verir. Anlattığı düşünceleri doğrudan doğruya
yansıtabilmek için edebi teknik olarak iç monologu kullandı. Proust
1922 yılında, 51 yaşında Paris'te hayata gözlerini yumdu.