Fuzuli'den örnek şiirler ve günümüz Türkçesine çevirileri
Dôstum âlem senünçün ger olur düşmen bana
Gam degül zîrâ yetersin dôst ancak sen bana
(Dostum senin yüzünden herkes bana düşman olursa bu dert değil
zira bana dost olarak yalnız sen yetersin)
Işka saldum ben beni pend almayup bir dôstdan
Hîç düşmen eylemez anı ki itdüm ben bana
(Bir dosttan nasihat almayıp kendimi aşka saldım.
Benim kendime ettiğimi hiçbir düşman yapmaz)
Cân ü ten oldukça benden derd ü dâğ eksük degül
Çıhsa cân hâk olsa ten ni cân gerek ni ten bana
(Canım ve tenim var oldukça benden dert ve aşk yarası eksik olmaz.
Canım çıksa tenim toprak olsa daha iyi. Çünkü bana ne can ne de ten gerekir)
Vasl kadrin bilmedüm fürkat belâsın çekmedin
Zulmet-i hecr itdi çoh târîk işi rûşen bana
(Ayrılık belasını çekmeden kavuşmanın değerini bilmedim.
Çok karanlık bir işi bana ayrılık karanlığı aydınlattı)
Dûd ü ahkerdür bana serv ile gül ey bâğbân
N’eylerem ben gülşeni gülşen sana külhan bana
(Ey bahçivan! Benim gönlümün ateşi gül, ahımın dumanı da servidir.
Ben gülşeni ne yapayım. Gülşen senin olsun, külhan da benim)
Gamze tîgin çekdi ol mâh olma gâfil ey gönül
Kim mukarrerdür bu gün ölmek sana şîven bana
(Ey gönül! O ay yüzlü kılıcını çekti. Gafil olma.
Bugün senin ölmen benim de yas tutmam kararlaştırılmıştır)
Ey Fuzûlî çıhsa can çıhman tarîk-i ışkdan
Reh-güzâr-ı ehl-i ışk üzre kılun medfen bana
(Ey Fuzuli! Canım çıksa aşk yolundan çıkmam.
Mezarımı aşıkların gelip geçtiği yol üzerine yapın)
Hüsnün oldukça füzûn ışk ehli artuk zâr olur
Hüsn ne mikdâr olursa ışk ol mikdâr olur
(Senin güzelliğin arttıkça aşk ehlinin inlemesi de fazlalaşır.
Çünkü güzellik ne kadar olursa aşk da o kadar olur)
Cennet içün men’ iden âşıkları dîdârdan
Bilmemiş kim cenneti âşıklarun dîdâr olur
(Aşıkları cennet için sevgilinin yüzüne bakmaktan men eden kişi,
bilmemiş ki aşıkların cenneti o yüzdür)
Aşk derdinden olur âşık mizâcı müstakîm
Âşıkun derdine dermân itseler bîmâr olur
(Aşığın mizacı aşk derdiyle mükemmelleşir.
Aşığın derdine derman olunursa o hastalanır)
Zâhid-i bî-hod ne bilsün zevkini ışk ehlinün
Bir aceb meydür mahabbet kim içen huşyâr olur
(Kendinde olmayan zahit, aşıkların derdini nasıl bilsin.
Muhabbet öyle bir şaraptır ki onu içen kendine gelir)
Işk sevdâsına sarf eyler Fuzûlî ömrini
Bilmezem bu hâb-ı gafletten kaçan bîdâr olur
(Fuzuli ömrünü aşk sevdasına sarf eder.
Bilmiyorum bu gaflet uykusundan ne zaman uyanır)
Gönülde bin gamum vardur ki pinhân eylemek olmaz
Bu hem bir gam ki il ta’nından efgân eylemek olmaz
(Gönülde bin gamım var, bunu gizlemem mümkün değil.
Bu öyle bir gamdır ki başkasının ayıplamasından figan etmek olmaz)
Ne müşkil derd olursa bulınur âlemde dermânı
Ne müşkil derd imiş ışkun ki dermân eylemek olmaz
(Alemde ne kadar zor dert olursa derman bulunur
Senin aşkın ne zor dert imiş ki derman bulmak mümkün değil)
Fenâ mülkine çoh azm itme ey dil çekme zahmet kim
Bu tedbîr ile def’-i derd-i hicrân eylemek olmaz
(Ey gönül, yokluk ülkesine çok yönelme, boşuna zahmet çekme.
Çünkü bu tedbir ile ayrılık derdini def etmek mümkün değildir)
Sahın gönlüm yıharsın pendden dem urma ey nâsih
Hevâ-yı nefs ile bir mülki vîrân eylemek olmaz
(Ey nasihatçi, sakın öğüde başlama, gönlümü yıkarsın
Nefsin arzusuyla bir mülkü viran etmek olmaz)
Dehânun üzre la’lün istemiş dil def’i müşkildür
Görinmez hîç cürmi yoh yire kan eylemek olmaz
(Gönül senin ağzının üstündeki lali istemiş. Bunun yerine getirilmesi zordur.
Onun hiçbir günahı görünmüyor. Yok yere kan dökmeye gerek yok)
Du’âlar eylerem benden yana bir dem güzâr itmez
Ne çâre sihr ile servi hırâmân eylemek olmaz
(Dualar ediyorum, benden tarafa bir an olsun gelmiyor.
Sihir ile servi yürütmenin çaresi yok ki)
Fuzûlî âlem-i kayd içresin dem urma ışkundan
Kemâl-i cehl ile da’vâ-yı irfân eylemek olmaz
(Ey Fuzuli, kayd aleminin içindesin, aşkından bahsetme.
Tam bir cehaletle kültür davasında bulunmak yanlıştır)
Ey melek-sîmâ ki senden özge hayrandur sana
Hak bilür insan dimez her kim ki insandur sana
(Ey melek yüzlü, senden başka herkes sana hayrandır.
Allah bilir ya insan olan sana insan demez)
Virmeyen cânın sana bulmaz hayât-ı câvidân
Zinde-i câvîd ana dirler ki kurbandur sana
(Sana canını vermeyen ebedi hayatı bulamaz.
Sana kurban olana ebedi hayatı buldu derler)
Âlemi pervâne-i şem’-i cemâlün kıldı ışk
Cân-ı âlemsin fidâ her lahza bin candur sana
(Aşk bütün dünyayı güzelliğinin mumuna pervane yaptı.
Sen alemin canısın, sana her an bin can fedadır)
Âşıka şevkunla cân virmek inen müşkil degül
Çün Mesîh-i vaktsin can virmek âsandur sana
(Aşığa senin sevginle can vermek zor değildir.
Çünkü sen dönemin İsa’sısın senin için can vermek kolaydır)
Çıhma yârum giceler âğyâr ta’nından sakın
Sen meh-i evc-i melâhatsin bu noksandur sana
(Ey yarim geceleri dışarı çıkma, yabancıların ayıplamalarından kork.
Sen güzellik semasının ayısın, bu senin için noksandır)
Pâdişahum zulm idüp âşık seni zâlim dimiş
Hûb olanlardan yaman gelmez bu bühtandur sana
(Ey padişahım, aşık sana zalim diyerek zulmetmiş.
Güzel olanlardan kötülük gelmez, bu sana bir iftiradır)
Ey Fuzûlî hûb-rûlardan tegâfüldür yaman
Ger cefâ hem gelse anlardan bir ihsandur sana
(Ey Fuzuli, asıl kötü olan güzel yüzlülerin kayıtsızlığıdır.
Onlardan cefa bile gelse bu senin için bir ihsandır)
Benüm tek hîç kim zâr ü perîşân olmasun yâ Râb
Esîr-i derd-i ışk u dâg-ı hicrân olmasun yâ Râb
(Ya Rab benim gibi hiç kimse inlemesin ve perişan olmasın.
Hiç kimse aşk derdinin ve ayrılık yarasının esiri olmasın)
Dem-â-dem cevrlerdür çekdüğüm bî-rahm bütlerden
Bu kâfirler esîri bir müselmân olmasun yâ Râb
(Daima bu merhametsiz putlardan dolayı ızdırap çekiyorum.
Ya Rab bir müslüman bu kafirlerin esiri olmasın)
Görüp endîşe-i katlümde ol mâhı budur derdüm
Ki bu endîşeden ol meh peşîmân olmasun yâ Râb
(O ay yüzlünün beni öldürmeyi düşündüğünü görüp dert edindiğim
budur: düşüncesinden o ay yüzlü pişman olmasın ya Rab)
Çıharmak itseler tenden çeküp peykânın ol servün
Çıhan olsun dil-i mecrûh peykân olmasun yâ Râb
(O servi boylunun okunu tenden çıkarmak isteseler,
çıkan yaralı gönül olsun da temren olmasın ya Rab)
Cefâ vü cevr ile mu’tâdem anlarsuz n’olur hâlüm
Cefâsına had ü cevrine pâyân olmasun yâ Râb
(Onun eziyetine, cefasına alıştım. Onlar olmadan halim ne olur.
Onun cefasına sınır, cevrine son olmasın ya Rab)
Dimen kim adli yoh yâ zulmi çoh her hâl ile olsa
Gönül tahtına andan özge sultân olmasun yâ Râb
(Demeyin ki onun adaleti yok zulmü çok.
Nasıl olursa olsun ondan başkası gönül tahtına sultan olmasın ya Rab)
Fuzûlî buldı genc-i âfiyet meyhâne küncinde
Mübârek mülkdür ol mülk vîrân olmasun yâ Râb
(Fuzuli sağlık hazinesini meyhane köşesinde buldu.
Ya Rab o mülk mübarek bir mülktür viran olmasın)
Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var
Âşık-ı sâdık benem Mecnûn’un ancak adı var
(Bende Mecnun’dan daha fazla aşıklık yeteneği var.
Gerçek aşık benim, Mecnun’un sadece adı var)
N’ola kan tökmekde mâhir olsa çeşmüm merdümi
Nutfe-i kâbildürür gamzen kimi üstâdı var
(Göz bebeği kan dökmekte maharetli olsa ne olur.
O yetenekli bir tohumdur, senin gamzen gibi bir üstadı var)
Kıl tefâhür kim senün hem var ben tek âşıkun
Leyli’nün Mecnûn’ı Şîrîn’ün eger Ferhâd’ı var
(Eğer Leyla’nın Mecnun’u, Şirin’in de Ferhat’ı varsa,
senin de benim gibi bir aşığın var. Bununla iftihar et)
Ehl-i temkînem beni benzetme ey gül bülbüle
Derde yoh sabrı anun her lahza bin feryâdı var
(Ey gül ben temkinli birisiyim beni bülbüle benzetme.
Onun derde tahammülü yok, her an bin feryadı var)
Eyle bed-hâlem ki ahvâlüm görende şâd olur
Her kimün kim devr cevrinden dil-i nâ-şâdı var
(Öyle kötü haldeyim ki feleğin cevrinden dolayı mutsuz olan her kişi,
benim halimi görünce mutlu olur)
Gezme ey gönlüm kuşı gâfil fezâ-yı ışkda
Kim bu sahrânun güzergâhında çok sayyâdı var
(Ey gönül kuşum aşk semasında gafil gezme.
Çünkü bu sahranın yolunda çok avcı var)
Ey Fuzûlî ışk men’in kılma nâsıhdan kabûl
Akl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var
(Ey Fuzuli nasihatçinin aşkı yasaklamasını kabul etme.
O akılla ilgili bir tedbirdir. Bir temeli yoktur)
Âşiyân-ı murg-ı dil zülf-i perîşânundadur
Kande olsam ey perî gönlüm senin yanundadur
(Gönül kuşunun yuvası senin dağınık saçlarındadır.
Ey sevgili nerede olsam gönlüm senin yanındadır)
Işk derdiyle hoşem el çek ilâcumdan tabîb
Kılma dermân kim helâküm zehri dermânundadur
(Aşk derdiyle hoşum ey tabip bana ilaç verme, derdime derman olma.
Çünkü beni helak edecek zehir senin vereceğin dermandadır)
Çekme dâmen nâz idüp üftâdelerden vehm kıl
Göklere açılmasun eller ki dâmânundadur
(Naz ederek düşkünlerden eteğini çekme.
Sen eteğine tutulmuş olan ellerin göklere açılmasından kork)