Nabi , 1642 yılında Urfa’da doğar. Urfa’nın tanınmış ailelerindendir. Iyi bir eğitim görmüştür.Arapça’yı ve Farsça’yı çok iyi bilir. Devrinde “ Sultanü’ş-Şuara “ diye anılmıştır.
Nabi ile ilgili, 1678 yılında hacca giderken yaşadığı rivayet edilen bir hadise vardır.
Şair , hacca gitmeye niyet eder ve bir kafile ile yola koyulur. O dönemde günlerce süren meşakkatli bir yolculukla ancak menzile ulaşılabiliyordu.Şairin de içinde bulunduğu kafile Medine’ye yakın bir yerde vakit geç olduğu için mola verir. Nabi , mübarek yerlere yaklaşmış olmanın heyecanı ile uyuyamamıştır. Gözleri etrafta gezinirken bir kişinin ayakları kıbleye karşı yattığını görür. Böyle durumlarda çok hassas olan şair, irticalen şu mısraları söyler.
Sakın terk-i edebden kuy-ı mahbub-ı Huda’dır bu
Nazargah-ı Ilahi’dir makam-ı Mustafa’dır bu
terk-i edeb: Edebi terketmek
kuy-ı mahbub-ı Huda:Allah’ın sevgilisinin beldesi
nazargah : Bakılan yer
Bu beyti duyan kişi hemen toparlanır, ayağa kalkar. Davranışı kasti değildir ama çok utanır. Bir müddet sonra herkes toparlanır ve yola çıkarlar. Sabah ezanları okunurken Medine’ye yaklaşmışlardır. Fakat hayrete düşerler. Mescid-i Nebi’nin bütün minarelerinden müezzinler sala verir gibi şunları okumaktadır.
Sakın terk-i edebden kuy-ı mahbub-ı Huda’dır bu
Nazargah-ı Ilahi’dir makam-ı Mustafa’dır bu
Namazlar kılındıktan sonra kafilede bulunanlar büyük bir şaşkınlık içinde müezzine sorarlar. “ Bu şiiri şair Nabi daha bu gece yolda iken söylemişti.Siz nereden biliyorsunuz?” Aldıkları cevap hem enteresan, hem de muhteşemdir. “Peygamber efendimiz (sav) bu gece rüyamızda bize bu beyti öğretti ve sabah ezandan önce okumamızı istedi.