: : : SÜPER FORUM TÜRKİYE : : :
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


TüRkİyE'nİn ''EN'' SüPer FoRuM SiTeSi
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Tevfik Fikret'in Hayatı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
JosE FATIHIO
AdmiN
AdmiN
JosE FATIHIO


Mesaj Sayısı : 1544
Yaş : 37
Kayıt tarihi : 14/09/07

Tevfik Fikret'in Hayatı Empty
MesajKonu: Tevfik Fikret'in Hayatı   Tevfik Fikret'in Hayatı Empty2007-10-04, 6:30 pm

EVFİK FİKRET
HAYATI;
Fikret’in ailesi kök olarak Çankırı vilayetinin Ilgaz ilçesine bağlı Dalgöz köyündendir.
Dedesi Ahmet ağa bu köyden ayrılarak İstanbul’a yerleşmiştir.Babası hüseyin efendi annesi ise Refia Hatice hanım’dır.Hatice Refia Hanım sonradan müslüman olmuş Sakızlı bir Rum kızıdır.
Tevfik Fikret 24 aralık 1867 Salı günü Aksaray’da dünyaya geldi.Ailesi ona Mehmet Tevfik adını verdi.Benliğinde Anadolu rüzgarı esen Müslüman bir Türk genci ile sonradan sonradan din değiştiren bir kadının evlenmesi neticesinde doğan Fikret,fiziksel olarak babasına ruhsal olarakta anneside benzemekteydi.Dindar bir kadın olan Hatice Hanım kardeşi ile birlikte gittiği Hac’da vebaya yakalanarak ölmüştür.Babası ise İstanbul’da memur olarak çalışırken yolsuzluk yaptıgından dolayı sürgün edilerek,Mutasarrıflık vazifesiyle İstanbuldan uzaklaştırıldı.
Böylece korumasız kalan Fikret anneannesi ve dedesinin yanına yerleştirildi.Hüseyin Efendi Hama,Akka,Urfa ve Halep’te mutasarrıflık olarak çalıştıktan sonra Antep’e gitmiş ve 1905 yılında bu şehirde ölmüştür.
Tevfik Fikret ilk öğrenimini Aksaray’daki Mahmudiye Rüştiyesinde yapmış,daha sonra Galatasaray Lisesine devam ederek birincilikle mezun olmuştur.Öğrencilik hayatını düzgün ve istikrarlı bir şekilde tamamlayan sanatçı giyiminden el yazısına kadar düzenli, zevkli şekil düşkünü bir insan olarak karşımıza çıkar.El yazısını gittilçe ilerletmiş gittikçe ilerletmiş hatta bir sanat derecesine yükseltmiştir.Onun Galatasaray Lisesini birincilikle bitirmesi çalışkanlığının ve edebi kültürünün üst seviyede olduguna işarettir.Zira sanatçı bu okuldan sonra Recaizade ve Muhallim Naci gibi birbirine zıt karakterde ve düşüncede olan edebiyat otoritelerini okumuştur.Fakat Fikret Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra bilgi kültürünü geliştirme yolunda çalışmalara aynı hızda devam etmemiş,pek az kitap okumuştur.
Arkadaşları hakkında hem iyimser olan Halit Ziya bu hususta,
<< Fikret pek az , azın burdaki manası pek az okur bir şairdir>> demesi oldukça anlamdır.
Galatasaray Lisesinden birinci olarak 1888 yılında mezun olduktan sonra Babıali’de Hariciye İstişare Odasında memur olarak işe başlamıştır.
15 ağustos 1889 tarihinde İştişare Odasında müdür yar. Tayin edildi.
Bir iddaya göre kalem efendiliğini şair ruhu ile birleştiremediği için kendisine böyle bir görevi yakıştıramadığı, bir iddaya görede devrin mali aksamalar yüzünden maaşının verilmemesi yüzünden buradan ayrıldı.bu mesele Fikret’e o kadar etki etmiştir ki; kendisine sonradan geciken maaşının verilmesini bile kabul etmemiştir.Fakat sanatçı küserek ayrıldığı bu kaleme daha sonraları kendi arzusuyla dönecektir.Bu ondaki istikrarsızlık, kararsızlık ve febriliğin göstergesidir.
1890 ylında Ticaret Mekteb’i Alisi’ne Fransızca ve Türkçe yazı dersleri öğretmeni olarak tayin edilir.Ayn yılın Ağustos aynında Trabzon valisi olan dayısı Mustafa Beyin 15 yaşındakı kızına ilgi duyarak evlenmek istediğini bildirir,istek kabul edılır.22 yaşında oldukça şişman bir genç olan sanatçı dayısının evine iç güveysi olarak yerleşir bu evleniş onun hayatında küçük bir olay deildi.Çünkü Fikret her mevzuda faziletli görünmeyi,fazilet örneği olmayı meslek edindiği için arada bir bazı aşk maceraları yaşamış olmasında rağmen, özellikle oğlu Haluk’un doğmasından sobra aşk şiirleri yazmaktan çekinmiş,bu konuda çok kapalı birkaç şiir yazabilmiştir.
Fikret şiirde ilk büyük şöheretini Muallim Naci’nin çıkardığı <<Mirsad>> dergisinin açtığı şiir yarışmasında <<Tevhid>> ve <<Şitayiş-i Hazretii padişahı>> adını taşıyan şiirleriyle aldığı bırıncılıkle kazandı.
1891 ylında Galatasaray Sultanisinde Türkçe öğretmenliğine başladıBu vazifesi 1895 yılına kadar sürdü.Bu yıllar padişaha bağlı bir çizgide görüldü.Nitekim Mirsad dergisinin kapanmasıyla 1894 yılında yayınlanan Malumat dergisinin ilk sayısında Padişah Abdülhamit’i öven <<Tebrik-i Veladet>> isimli şiirini yayınladı.Sanatçının 1893-1896 yılları arasında yazıdıg şiirler dergide yayınlanır.Bu yıllar onun yavaş yavaş Batı edebiyatı ile temasa geçitği dönemtiği dönemdir.Yine 1894 ylında Malumat dergisinde yayınlanan <<Hayal>>adlı şiiri bu çalışmanın bir neticesidir.Şair bu manzumesinde Allah’a karşı özleyişin içindedir.Aynı sıralarda dergiyi çıkaran gençler Fikret’i başyazarlığa getirirler.Burada eski şiirlerine nazaran daha Avrupai ruhla söylenmiş manzumelerini neşretti.
1896-1897 yılları Fikret’in Robert Kolejinde öğretmenliğe başladığı bir devreyi içerir.Sanatçı buradaki vazifesinden önce 12 daha sonra 50 altın gibi o dönemde yüksek sayılabilecek bir aylık alıyordu.Ayrıca Akka mutasarrıfı olan babası da ona her ay 15 altın gönderiyordu.Böylece Fikret refah içinde bir hayata sahipti.Aksaray’da bir konakta yaşıyordu.
1895 yılının sonlarında Recaizade’nin teklifi ile Servet-i Fünun dergisinin başyazarlığına getirildi.Bu dergide ilk çıkan şiiri <<hayran>> adını taşırSanat hayatının en başalı ve en verimli devresini bu dergide neşretiği şiirleriyleyaşadı.Tevfik Fikret imzasınıda ilk defa bu dergide şiirlerinin altına koydu.
Bu devreye kadar yazdıgı şiirlerin altında asıl adı olan Mehmet Tevfik imzası vardır.Servet-i Fünun’da çalışmaya başlaıdığı ilk yılın haziran ayında oğlu Haluk dünyaya gelir.Fikret bir yandan bır dergi yönetmenin mutluluğunu yaşarken bir yandanda bir evlat sahibi olmanın gururu içindedir.Zamanın birçok meşhur yazarı bu dergide onun etrafına toplanmışlardır.Fikret her geçen gün Batı’lı yazarlara daha fazla yaklaşıyor,bu arada Charles Foster’den çeviriler yapıyordu.Batı’lı şiir ustalarının etkileri onda gittikçe varlık kazanıyor, şöhreti her geçen gün etrafa yayılıyordu.
1896-1897 Türk Yunan Savaş’ından Yunanlıların Batı’lı dostlarına rağmen Türkler büyük bir zafer kazandı.Bu olay Fikret’e oldukça etki etti.engin bir vatan sevgisi ile kahramanlık ve zafer şiirleri yazdı.Şair <<Yenişehir Gazilerine>> isimli şiirinde dünyaya meydan okudu.
1897 yılında <<Mütalaa>>dergisinde yayınlanan bu şiirinden sonra Hasan’ın Gazası,Asker geçerken ,Kılıç,Kenan,İki Bayram Gibi şiirleri aynı çizgiyi devam ettirir.
Babasının İstanbul dışında görevlerde bulunması ve baskılı olarak kabul edilen hayat tarzı, edebiyat dergilerinin sansürü ve vakit vakit kapatılması,Fikret’in şiirlerinde,hayatında yankı bulmuştur. 1898 yılında Tevfik Fikret ilk defa Aksaray’daki konağında bir saray yaveriyle nezaketten Mabeyn’den istenildiği söylenerek tutuklandığının ikinci gecesi Aksaray’daki konağı,Fikret muhafızlarla getirilerek, evinde nezaket ve saygı içinde araştırma yapıldı.Yanlız babasından mektupları,toplayıp almışlardı.Öbür akşam serbest bırakılmış,evine yalnız dönmüştü.Bir defa daha uyarıldı,1900 yılında üçüncü defa kısa bir müddet gözaltına alındı.
1899 yılında <<Rubab-ı Şikeşte>> adlı kitabını önceki şiirlerini ekleyerek hazırladı.24 Aralık 1899 da basılmasına ve 9 Şubat 1899’da satışa çıkarılmasına müsaade edildi.Hüseyin Kazım Fikret’e ;<<Elinde Kırık bir Lir bulunan ufak bir kadın heykeli >> hediye etmişti.Bir söylentiye göre bu ad oradan alındı.
Fikret 1901 yılında,Servet-i Fünun dergisinin kapatılmasından bir süre önce,kendi inzivasına çekilmiş ve Robert Kolejindeki öğretmenliğiyle yetinmişti.16 Ekim 1901’de Hüseyin Cahit(Yalçın)’ın Fransız İhtilali’ni konu alan <<Edebiyat ve Hukuk>> adlı çevirisi üzerine dergi bir süre kapatıldı.
1902 yılında İstanbul’daki ahlaksızlığı, iki yüzlülüğü lanetleyen <<Sis>> şiirini, İstanbul’u koyu bir sisin kapladığı günde yazdı.Oğlu Haluk babasının en çok bu şiirini beğeniyor.Sis şiiri ancak II. Meşrutiyet’ten sonra yayınlana bilmiştir.
Servet-i Fünun neşriyatı 1901 yılında hükümet tarafından tatil edilince Fikret,bir zamanlar hakkında methiye yazdığı tebriki söylediği sultan Abdülhamit’in en büyük ve amansız düşmanı olmuştu.Bu düşmanlık Fikret’in ruhunda üstünde buhran yaratacak dereceyi hemen yarı yaşına kadar dindar,hatta sofu olan Fikret,dinin aleyhine döndü.Kur’an’a hücum etti.Hatta kahramanlık vasfının tarih boyunca en çok Türk milletinin mümeyyiz vasfı milli fazileti olduğunu hiçe sayarak kahramanlığa lanet yagdırdı.Bayrağı kana bulaştırdı.
Bütün bunların bir fazileti aşığı olan Fikret’in en çok haksızlık ve hürriyetsizilk karşısına isyan eden bir buhran anının eseri olarak karşılaşmak mümkündür Esasen Tevfik Fikret okuyan bir insan değildi;hayat ve kitaplar arasında boğularak bir fikir sistemi üzerinde zihni faliyet sarfederken bir mütefekir veya karanlıklara ışık salmaya çalışan bir filozof mevkiinde bulunmuyordu.Bu sebeble onun Türk şiirinde şöhret ve yaptığı otorite sayıldığı bir devirde,bir takım iptidai tefelsüfler yapması ve bu arada Türk milletinin inandığı faziletleri Allah’ı ve onun kitabını inkara kalkması ciddi bir münakaşa konusu yapmak beyhudedir. Edebiyat tarihi,büyük şairin bu hareketlerini ancak onun iç aleminde dalgalanan bir buhran,menşei tamamıyla hissi ve şahsi infial eseri ve bir şair kaprisi olarak karşılamaya mecburdur.Rumeli hisarında kayınpederinin yalısında oturan Fikret 1905 yılında babasının Aksaray’daki konağını 2000 liraya Rebbi Paşa’ya üzerine biraz daha katmak suretiyle Rumeli Hisarı yamacında ögretmen olarak Robert kolej duvarına çevresi ferahlık,zenginlik gösteren bir köşk yaptırıp oraya yerleşti.MeşhurAşiyan’dır.
Kız kardeşi Sıdıka Hanım’ın ve babasının Antep’te ölümü sanatçıyı çok üzer.Aynı yıllarda çeşitli olayların sıkıntısı,üzüntüsü ve kendisine yapılan fikri etkilerle bilhassa hislerine kapılarak birden büyük bir inanç ve görüş bunalımı içinde <<tarih-ikadim<< isimli uzun bir manzume yazarak dinlere,milet ve vatankavramına,tarihe,kahramanlık sevgisini hücum etti.
Her şeyi inkareden,karamsar bir ruh haliyle yazdığı bu şiirin yayınlanmasına o yılların şartları müsait değildi.Hata 1908 meşrutiyeti’nden sonra her şeyin yazılıp söylendiği zamanda da yayınlanmadı.Daha sonraki kitaplarına da dahil etmedi.Fakat başka tarafından tekrar tekrar imzasız şekilde yayınlandı.Fikret Meşrutiyet’in ilanı dolayısıyla elde edılen serbestlik ortamından faydalanarak Sis ,Bir Lahza-i Teahhür isimli şiirlerini yayınladı.Sanatçı daha önceleri birçok şiirinde övdüğü II. Abdülhamit’i 1906 yılında düşman olarak görmesi hatta saatli bomba ile yapılan suikastten kurtarılmasına üzülmesi ve bunu <<Bir Lahza-i Teahhür>> isimli bir şiirde büyük bir isabetsizlik olarak nitelemesi şairin ruh dünyasında zıtlıkların belirgin ifadesidir.Bu tenakuzlar yüzünden sanatçıya çok sert tenkitler yöneltilmiştir.
Hürriyet çağlıklarıyla 1908 yılında ilan edilen II. Meşrutiyet döneminde ihtilalcilerin isteğiyle meşhur << Millet şarkısı >>’nı yazdı.(19 Temmuz 1908)
Fikret Meşrutiyet’in ilanı üzerine bir an için bütün kötümserliklerden sıyrılıverdi,sevindi, adeta çoştu.
Hürriyet’in heyecanı ile << Rücü>> şiirini yazarak <<Sis>>’in kendi vicdanına da şikayet eden karanlığını gidermeye çalıştı.Bu bir bakıma <<Sis>>’de İstanbul için söylenilenlerin özür dilenircesine geri alınmasıydı.Devrin siyasi faliyetlerine pek fazla katılmayan Fikret kendine teklif edilen Galatasaray Lisesi(Mekteb-i Sultan-i) Müdürlüğünü büyük bir sevinçle kabul etmiş ve 6 Ocak 1909 ‘da derse başlamıştır.Fakat bu müdürlüğü arasında mühtelif tehkiklere ve dedikodulara dayanamayarak istifa etmek zorunda kaldı.Kısa zaman sonra tekrar müdürlüğe geri döndü.Fikret’i bu faliyetlerinden başka, yine bu yıllarda Hüseyin Cahit,Hüseyin Kazımla’la birlikte kurduğu <<Tanin>> gazatesinde görüyoruz.Burada bütün gücüyle ve tam bir şevkle çalışmaktadır.Hatta <<rücü>>manzumesini >>Sis>> ile bir arada <<Tanin >> gazetesinin ilk sayfasinda yayınlamıştır.Başından beri Fikret hiçbir zaman istikrara kavuşamamıştır.Zaman onun yanlızca şairliğini değil aynı zamanda ruhundaki hastalalıklarıda tekammül etmiştir.nitekim<<tanin<< den adete sebepsiz ayrılmıştır.onun Galatasaray’daki müdürlüğü yenilik ve eğitimcilik hata sanat yolunda ideal bir vazifeydi az zamanda çok iyi çalışmış okulu güzeleştirmiş,bu binaya tarihi denile bilecek bir konferans salonu kazandırmıştı.Fakat Maarif vekiliyle aralaırnda çıkan küçük ihtilaflarıbüyütmüş ve birkaç defa istifa etmiş,her seferinde de tekrar geri dönmüştür.O kadar ki,Fikret Maarif Nezaketindenin en tabii hakkı olan okulu teftiş etmesini bile kendisine hakaret sayacak kadar bile mantık ve akıl yoluyla imkansız hissiliklerden kendini alamamıştır.Halbuki memleketin yenilik, yolunda kuvvetli adımlar atması zorunlu olan bu devirde böyle bir müessesenin başında bulunmak yenilik taraftarı her ideal adam için bulunmaz fırsattı.Zira bir ideal adamı bu kadar mühim bir kültür müssesesinin başında durur.Okulu ve talebesini koruyucu kanatları arasına alarak başkaları atıncaya kadar gençliğe faydalı olmaya devam ederdi.Fakat Fikret bu yolu seçmemiştir.Seçemezdi, çünkü buna en baştan mizacı engeldi.Bu da göstermektedir ki, Fikret hiç bir zaman bugün bazı kesimlerin taktim etmek istedikleri gibi bir ideal adamı olmamıştır.Bunun en açık ispatı onun hayatı,eserleri ve onlardaki istikrarsızlıktır.Bu sebeple Fikret’i sadece sanat cephesiyle degerlendirmek daha olumlu ve gerçekçi bir yol olacagı görüşündeyiz.Fikret Galatasaray Lisesi Müdürlügünden her istifasında kendisini sevenler, ögrenciler ve dostları tarafından tekrar tekrar vazifeye getirildi.Fakat hiçbir zaman sebat edemedi.Sevenlerinin arzularını unutarak ve onları yalnız bırakarak ayrıldı.Hatta kaçtı.Çünkü Fikret’te bir ideal adam’da bulunması gereken karakter özellikleri yoktur.O iç dünyasının gizli kaprislerinde dolaşmaktan kurtulamayan, hiçbir zaman kendisini aşşagılamayan bir insandı.
Bu istifalar,geri dönmeler nihayet Maarif Nari Emrullah Efendi ile aralarında geçen bir çekişme ile geçen bir çekişme ile dügümlenir.Fikret Galatasaray’ı bir daha dönmemek üzere terk eder,ilişkisini kesmemiş oldugu Robert kolejdeki ögretmenligine devam eder Fikret burada kendine göre huzuru ve mutluluğu bulmuştur.Artık rahattır.Burada şairi rahatsız eden bir husus yoktur.
Hatta Hüseyin Cahit’e yazdığı bir mektupta Robert kolejdeki durumu için <<Bugün sa’y ü irfanın tebbil’i tabiyet ediyor demektir.>>ifadesi gibi Türk kültür hayatını kolay unutamayacağı yanlış bir söz sarfından da çekilmedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turkiye.canadaboard.net
JosE FATIHIO
AdmiN
AdmiN
JosE FATIHIO


Mesaj Sayısı : 1544
Yaş : 37
Kayıt tarihi : 14/09/07

Tevfik Fikret'in Hayatı Empty
MesajKonu: Geri: Tevfik Fikret'in Hayatı   Tevfik Fikret'in Hayatı Empty2007-10-04, 6:31 pm

Galatasaray’da müdürken bir taraftan da Darü’l Fünun’da edebiyat müdürisliği yapıyordu. Bu 1 vazifeyide terk etti. 1909 yılının Eylül ayında sanatçı büyük ümitler beslediği, hatta Türk gençligi için sembol adam yaptığı oğlu Haluk’u mühendislik öğrenmek üzere İskoçya’ya,Glaskov’a gönderirken görüyoruz Haluk’un ayrılışı dolayısıyla 16 Eylül 1909 yılında yazdığı <<Haluk’un Veda-ı>> şiiri içli her babanın evlat sevgisi ve şevkatiyle dolu mısralarından meydana gelir.
Başlangıçta hürriyetçi görünen,sömürü ve Batı’lı düzene karşı çıkan İttihat ve Terakki Cemiyet’inin daha sonraları tutumunu değiştirmesi,Fikret’in bu cemiyet hakkındaki düşüncelerini değiştirdi.şair artık İttihat ve Terakki’nin idaresini beğenmiyor,yeni idarenin II.Abdülhamit’e rahmet okutacak hale geldiğine inanıyordu.Bu yıllarda yazdığı <<Revzen-i Malılu>>,<<95’e doğru>>,<<Han-ı Yağma>>adlı manzumeleri hep bu zannın ve ızdırabın mahsullerıdır.
1910 yılında Tevfik Fikret başta resmide bulunan <<Rubab-ı Şikeşte>>’nin üçüncü baskısını hazırladı.kitap kısa zamanda tükendi.Dördüncü baskısıda bir yıl sonra yapıldı.
1911 yılında <<Haluk’un Defteri>> adlı şiir kitabını bastırdı.Benimsemediği <<tarih-i kadim>> şiirini bu kitabınada koymadı.Aynı yıl başlayan Trablusgarp Harbi dolayısıyla Meclis’i Mebusan’ın kapatılması Fikret’i öfkelendirdi ve <<95’e Doğru >> ismini taşıyan sert şiirini yazdı.Bu
davranışını İttiat ve Terakki yöneticiliklerini kızdırdı ve tenkitlere uğradı.1912 ylında yazdığı <<Han-ı Yağma>> şiiri bu tenkitleri büsbütün artırdı.Onun zaten dine ve tarihe karşı tutumu,hizmet için Robert kolejini tercih edişi dindar kesim tarafından hoş karşılanmıyordu.İttihat ve Terakki’ nin de katıldığı bu ağır hücumlar şairi ruhen göçertti.Muhafazakar ve Milliyetçi çevrelerden gelen şiddetli ithamlar Fikret’in eski hastalığnın çıkmasına yardım etti.Dişleri döküldü,çok kilo kaybetti.
1941 yılı hastalığına rağmen çoçuklar için yazdığı ve <<Şermin >> adlı kitapta topladığı şiirlerle geçti.
1915 yılında << Sancak-ı Şerif >> gibi maneviyatı destekleyen şiirleri kaleme alması da kendisine karşı cephe alanların öfkesini gidermeye yetmedi.Bu moral bozukluğu çöküntüsü ve terkedilmiş içinde hastalığı gittikçe ağırlaştı.Bütün çabalarına rağmen kurtarılamayarak 19 Ağustos 1915 de hayata gözlerini yumdu.Ölümü Türk şiiri için büyük kayıp olmasına rağmen cenazesine kimse katılmadı.Kırk elli kişilik bir toplulukla namazı kılındıktan sonra Eyyüp’teki aile mezarlığına gömüldü.




EDEBİ ŞAHSİYETİ;
Türk edebiyatının seçkin isimlerinden olupTevfik Fikret bir devre adını vermiş üstün bir şahsiyettir o ruhundan daima olarak fazilet aşkı, insanlık sevgisi ve ümit ışığı yansımasına rağmen bir ömür şahsi ve sosyal acılar içinde örselenmiş bir şairdir. Fikret hislerinin, kırgınlıklarının ve kuskunluklerinin altında oldukca fazla hırpalanmıştır. Çocukluk yıllarında karamsar olmayan, pırıl pırıl ümitlerle dolu bulunan sanatcı yaşı ilerledikce bu ruh halinden karamsarlıgın,üzüntü ve buhranın içine doğru gömülüp gitmiştir.
Bütün bu çelişkiliyapısı dolayısıyla Fikret ‘in sanatı tı da deyişiklikler,hatta zıtlıklar arzeder.Bu sebeple onu gerçek olarak ortaya çıkarma için sanatının gelişimi açısın dan iki ana dev reye ayırır
1_Gençlik devresi
2_Olgunluk devresi

Gençlik devresi:
Fikret 20 yaşına kadar okul ve aile çevresinin kuvvetli etkisinde görülür.Ayrıca bu yıllarda sanatkarda ilerde ulşacağı tamamen farklı karakterlerin açık belirtilerini de sezmek mümkündür.Bu özellliklerin başta gelen üç temek özelliği şunlardır
a)aşırı olgunluk
b)içe kapanma
c)şekil düşkünlüğü

Sanatkar küçük yaştan itibareb aşırı bir hassasiyet içindedir Geçirdiği ruhi depresyonlar onun ilerideki karakterini hazırlar.Alınganlık,kırgınlık,tatminsizlik sanatçının davranışlarında açıkca gözlenir. Yine bu yıllarda yanlıklık ve içe kapanıklık duyguları içindedir Okulda geniş bir arkadaş çevresi yoktur.Hep insanlardan uzaklaşmak ister.Evde kapandığı küçük odasında saatlerce kendi dünyasına çekilir ‘Fikret de diger görülen mizaç özelliğide şekle düşkünlü
Lüğüdür.
Şair Galatasaray Sultanisinde bulunduğu sırada şiire başlar1880’den sonra 1890 yılına kadar yazdığğı şiirler taklit ve nazirelerden ibarettir.
Bu devrede yazdığı şiirlerin hemen hepsinde hayat karşısında iyimser bir görünüş hakimdir.Sanatçı gençliğinin tozpembe duyguları içindedir.Kararsızlığı her mısrasında açıkça bellidir.Kendisine güveni vardır.Onun bazı memurluklara girip çıkması onun kararsızlıgını yansıtır niteliktedir ve bunun sebebi piskolojik sebeblere bağlıdır.Ayrıca Galatasaray Lisesini bitirir bitirmez evlenmeside bu piskolajik dünyasında büyük etki etmştir.
Şair ilk gençlik şiirinde iyimser çizgiler çizdi ve Mirsad ve Malumat dergisinde yayınladı.Konuları aşk ve tabiat olan bu şiirlerin en başarılıları Ulviyattan, Ah Bir Bilsen Ne Afet Olmuşsun,Bahar ,Hüsnün Büseçin’dir.Ayrıca bu yıllar ilerde ölümden dönen Abdülhamit’e övgüler yazdığı devredir.
Mirsad’dan sonra şiirlerini yayınladığı Malumat dergisinde sanat açısından önemli adımlar atmıştır.1896’ya kadar sürenn bu devrede şair Batı edebiyatı ile sıkı temas halindedir.Artık Avrupa şairlerini okumakta onları taklit etmekte ve gittikçe şiir konusunda gittikçe derinleşmektedir.Malumat dergisinde yazdığı şiirlerde dünyaya bir tablo gözüyle bakmaya başlar.Bu özellikle Aveng-i şühür ve Aveng-i Tesavir gibi şiirlerinde oldukça açıktır.Ve Fikret bu dönemde Servet-i Fünun edebiyatına damgasini vurmuştur.

Olgunluk Devresi
Fikret’in hayata bakış tarzında 1896 yılından bir çöküş görülür.Bu tarihe kadar aşka Allah’a iyimser bakan şair,bu yıldan sonra yavaş yavaş kötümser olmaya,hayattan şikayet



etmeye,sevmemeye, dine kayıtsız kalmaya hatta dinsiz Allah’a karşı bir tavır almaya başlar.Gençliğinde saygı gösterdiği güvendiği değerler artık yoktur onun için…
Tabiki bu değişim şiirlerindeki tezatlığı oluşturur.Başarısızlıklar tatminsizlikler
Çevresideki arkadaşlarını saymaması yüzünden sürekli yalnız kalır.Hayat onun için oğlundan ibarettir.Ve bu kadar sorunun altında piskolojik sebebler vardır.
Fikret’in ölümünü hazırlayan hastalığının başlaması arkadaşları arasında açılması onu karamsarlığa düşürür.Şermin hariç yazdığı bütün şiirlerde ızdırap,acı ve öfke içindedir.
Hastalığı iyce ilerleyen Fikret 19 Agustos 1915 te hayatını kaybeder.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turkiye.canadaboard.net
ratata
Yeni Üye
Yeni Üye



Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 27/09/12

Tevfik Fikret'in Hayatı Empty
MesajKonu: Geri: Tevfik Fikret'in Hayatı   Tevfik Fikret'in Hayatı Empty2012-09-27, 12:29 am

en büyük şairlerimizden özellikle bireysel şiirleri öyle güzel ki.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tevfik Fikret'in Hayatı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
: : : SÜPER FORUM TÜRKİYE : : : :: EDEBİYAT DÜNYASI :: Şairler Ve Yazarlar-
Buraya geçin: