: : : SÜPER FORUM TÜRKİYE : : :
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


TüRkİyE'nİn ''EN'' SüPer FoRuM SiTeSi
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Necip Fazıl Kısakürek

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
JosE FATIHIO
AdmiN
AdmiN
JosE FATIHIO


Mesaj Sayısı : 1544
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 14/09/07

Necip Fazıl Kısakürek Empty
MesajKonu: Necip Fazıl Kısakürek   Necip Fazıl Kısakürek Empty2007-10-04, 6:40 pm

Necip Fazıl Kısakürek Nfkko6Necİp Fazil KisakÜrek



Hayatı ve Eserleri



Maraş'lı bir soydan gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, mahkeme
reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında
geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye
Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı.Lisedeki hocaları arasında
dönemin ünlülerinden Yahya Kemal,Ahmet Hamdi(Akseki),İbrahim Aşki gibi
isimler vardı.



İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra
gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu.
Paris'te geçen bohem günlerinden sonra,Türkiye'ye dönüşünde
Hollanda,Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak
çalıştı. Bir Fransız okulu,Robert Kolej,İstanbul Güzel Sanatlar
Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı,Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde hocalık yaptı(1939-43).Sonraki yıllarında
fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.



Şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken,annesinin arzusuyla başladı
ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı.Milli Mecmua ve Yeni Hayat
dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra,Paris
dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu
çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat
çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı.Henüz otuz yaşına
basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az
öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü.

Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni
bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı
gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur.Bohem hayatını
en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte
olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.Necip
Fazıl'ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro
eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme
rastlar.Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi
görür.Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak,Türk tiyatrosunun en güçlü
oyunlarındandır.



Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü,çıkardığı
dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginlik ve bu dergilerde çıkan
yazılarla sürdürdüğü mücadeledir.Haftalık Ağaç dergisi(1936,17 sayı)
dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur.Büyük
Doğudergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP)
yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok
sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi,163. maddeye aykırı bulunan
yazıları ve kimi zaman da bulunan bahanelerle birkaç yılda bir hapse
mahkum oldu.Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer
alır.Sık sık kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu'nun
çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul,
Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman
gazetelerinde yayımlandı. Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası
dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler
kullandı.1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde
verdiği konferaslarla büyük ilgi topladı.Başta İdeolocya Örgüsü (1959)
olmak üzere düşünce eserleriyle kültür hayatımıza verdiği büyük hizmet,
diğer tüm yönlerini bile geride bırakacak üstünlüktedir.



1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı
eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981),Türkiye
Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almış beratla 'Sultan-üş
Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır.





VASİYETİ



1- Bu vasiyet çoluk-çocuğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi
kadrosundan ziyade,onların da içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi
muhatap tutuyor.Başta gerçek Türk'ün ruh köküne bağlı yeni gençlik, şu
kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya dinlemiş her
fert,kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes...Onlara hitap ediyorum
ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu yeni
gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa,Hesap Gününde
tek tek sorumludurlar. Emanetim, beni seven ve İslam davasında bir hak
sahibi olduğumu kabul eden herkese...


2- Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum.Bu bahiste bütün
eserlerim,her kelime,cümle,mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir.
Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak
gerekirse söylenecek söz "Allah ve Resulü;başka herşey hiç ve
batıl"demekten ibarettir.



3- "Büyük Doğu Yayınları" kitabevi kuruluncaya kadar şunun bunun
neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif
çapta laubali,dikkatsiz ve ciddiyetsiz,hürmet ve haşyetten mahrum ve ne
varsa -isterse nokta veya virgül olsun-onları reddediyor, malım
olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu,bundan böyle kendi idare,
murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum.İnşallah Hak
bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir, arkamdan
gelecekler de bu örneklere göre devam ederler,virgül oynatmaktan bile
çekinirler.İslama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki şiirlerim
ve yazılarım arasında hatta küfre kadar gidenler ise,çoktan beri eser
çerçevem dışına çıkarıldığı,herbirinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve
çöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimi göstermekte bile
kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere -çok
denenmiştir- şu cevap verilmelidir: "Koca Hz.Ömer bile Allahın Resulünü
öldürmeye davranmış ve peşinden bütün sahabilerin, derecede ikincisi
olmak gibi bir şerefe ermiştir.Hiç ona bu ilk davranışından ötürü
sonradan dil uzatan olmuşmudur? Belki o noktadan bu noktaya gelmekte
faziletlerin en büyüğü vardır."





Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu:İlk yazılarımdan birkaçı asla
benim değil;sonrakiler de en dakik şeriat mihengine vurulduktan,yani
nasip olursa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim...Bir kısmını
şimdiden tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam
ettirmek ve en titiz murakabeyi sürdürmek borcu ise,mirascılarımın ve
manevi mirasçım gençliğin...Ben öldükten sonra kim ve ne suretle
eserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa kalkar da ölçüyü hafifçe bile
olsa örselerse,tezgahını başına yıkınız!

En büyük korkularımdan biri,nice müellifin başına geldiği gibi,ölümümden sonraki tahriflerdir.



4-Beni,ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi,İslami usullerin en
incelerine riayetle gömünüz! Burada,umumi vasiyette de belirtilmesi
gereken bir noktaya dokunmalıyım:





1935 yılında,Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid Abdülhakim Efendi
Hazretlerine, bir yazımı okumuştum.Bu yazı,kendilerini tanıdıktan
sonraki dünya görüşüme ait olarak,zamanenin bize aykırı,meşhur bir
gazetesinde çıkmıştı ve Türkün tarih muhasebesini İslami tefekkür
noktası etrafında çerçeveliyordu. Yazıyı ellerine aldılar,kalem
istediler ve üstüne öz elleriyle "altın ile yazılacak yazı"buyurdular.
İşte hususi zarfında duran bu kesilmiş makaleyi,bütün eserlerimin
tasdiknamesiolarak kefenime iliştirsinler...



5-Nasıl,nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir.Fakat imkan aleminde
en küçük pay bulundukça,biricik dileğim Ankara'da Bağlum nahiyesindeki
yalçın mezarlıkta, Şeyhimin civarına defnedilmektir. Elden gelen
yapılsın...



6-Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara
uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum... Fakat
bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de
beni sevenlerce malum...Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna...



7-Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Nede,
kim olursa olsun, kadın...Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve
"bid'at" belirtici hiçbirşey!... Başucumda ne nutuk,ne şamata, ne
medh,ne şu,ne bu...Sadece Fatiha ve Kur'an...



8-Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli
isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak...Mevlid de istemem!...
Onu,uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur'an...



9-Şimdi sıra en büyük dileğimde...Müslümanlardan,Eğer bu davada
hizmetim geçtiğine inanan varsa,şunları istiyorum: Her ferdin,herhengi
bir kifayet hesabına yanaşmaksızın,benim için "Necip Fazıl'ın kaza
borcuna karşılık" niyeti ile bir günlük (Beş vakit) namaz kılması ve
yine birgün oruç tutması... Mevtanın ardından, onun için kaza namazı
Şafii içtihadında caizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir.

Her ferdin,en aşağı yüz Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana
hediye etmesi...70 bine dolması lazım...Bir de,üzerimde hakkı olanların
bunu Allah rızası için helal etmeleri...





Ölünceye dek,üzerimdeki Allah ve kul haklarından mümkün olanını
ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne
olacağını,nereye,hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı
müslümanlardan bekliyorum. "Şey'en lillah"tabiriyle bana Allah için
birşey veriniz!Yardımınızı esirgemeyiniz!



10-Allahı,Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele
düşmanlarını!... Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde
toplayınız!



11-Benide Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız!





GENÇLİĞE HİTABE



Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...

"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...

Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre...

Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...

İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet...

Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında "belhümadal - hayvandan
aşağı" dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya
dördüncüsü ?...

Son yarım asır!.. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,
madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake
mahkumiyet...

İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları,
yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve
öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...

Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...

Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün "dikey"leri
"yatay" hale getirecek bir çığlık kopararak "mukaddes emaneti ne
yaptınız?" diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...

Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakkındır"
düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis
hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...

Emekçiye "Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine
acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla,
kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim
istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın!" diyecek...

Kapitaliste ise "Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın
kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!" ihtarını
edecek...Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine,
diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...

Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca
keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu
arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte
bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını,
her sistem ve mezhebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar
cennet hayâli varsa hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu
tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek
bir gençlik...

"Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert "ben
varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse
yoktur!" fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...

Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana
minnetsayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir
gençlik...

Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün
içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık
mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...

Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı,
demagog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı,
takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi, temeli
yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet
müesseselerinden aldağı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz
talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek,
destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla
vazifeli bir gençlik...

Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün
eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara "siz güneşi
ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız !Gerçek müslüman
olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek
müslümanlığın "nasıl" ını ve "ne idüğü" nü her haliyle gösterecek bir
gençlik...

Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu ,hürmetine yarattığı
Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes
eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak
tanımayacak ve O'nun düşman larını ancak kubur farelerine lâyık bir
muameleye tâbi tutacak bir gençlik...

İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda
görüyorum.Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık
kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan
çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik
karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür
Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden
beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken,
Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve
bunu tek vasiyetim bil!



Allahın selâmı üzerine oIsun...



Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!

Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..



Necip Fazıl



















ESERLERİ



1-Hikayelerim

2-Cinnet Mustatili

3-Bir Adam Yaratmak

4-Çile

5-Kafa Kağıdı

6-O ve Ben

7-Yunus Emre

8-At'a Senfoni

9-Para

10-Sahte Kahramanlar

11-Hazret-i Ali

12-Tanrı Kulundan Dinlediklerim

13-İhtilal

14-Moskof

15-Tohum

16-Aynadaki Yalan

17-Reis Bey

18-Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu

19-Babıali

20-Sosyalizm,Komünizm ve İnsanlık

21-Hitabeler

22-Peygamberler Halkası

23-İbrahim Ethem

24-Hesaplaşma

25-Esselam

26-Dünya Bir İnkilap Bekliyor

27-Hac

28-Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar

29-Türkiye'nin Manzarası

30-Çerçeve-I

31-Nur Harmanı

32-İman ve İslam Atlası

33-Müdafaalarım

34-Veliler Ordusundan 333

35-Benim Gözümde Menderes

36-İdeolocya Örgüsü

37-Mümin-Kafir

38-Senaryo Romanlarım

39-Çöle İnen Nur

40-Son Devrin Din Mazlumları

41-Öfke ve Hiciv

42-Sabır Taşı

43-Ulu Hakan II.Abdülhamid Han

44-Başbuğ Velilerden 33

45-Çerçeve-II

46-Konuşmalar

47-Rabıta-i Şerife

48-Doğru Yolun Sapık Kolları

49-Başmakalelerim-I

50-Tasavvuf Bahçeleri

51-Çerçeve-III

52-Namık Kemal

53-Hücum Ve Polemik

54-Rapor 1/3

55-Rapor 4/6

56-Rapor 7/9

57-Rapor 10/13

58-Yeniçeri

59-Reşahat

60-Başmakalelerim-II

61-Mektubat

62-Başmakalelerim-III

63-Çerçeve-IV

64-Gönül Nimetleri
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://turkiye.canadaboard.net
 
Necip Fazıl Kısakürek
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
: : : SÜPER FORUM TÜRKİYE : : : :: EDEBİYAT DÜNYASI :: Şairler Ve Yazarlar-
Buraya geçin: